Hanna'nın Acı Geçmişi

4K 809 293
                                    

Bu yazdığım ilk kitabımdır. Tanıtmak amaçlı ilk 3 bölümü 3.kişi ağzından anlatılmış 4.bölümden itibaren ise kendi  anlatmaya başlamıştır. Lütfen ilk bölümlerden yargılama. Kitabım hakkındaki düşüncelerini bekliyor olacağım. Umarım beğenirsin ❤️❤️🌟

Hanna 9.sınıf öğrencisiydi. Okulun son günlerini arkadaşları ile birlikte eğlenerek geçiriyordu. Karne günü gelmişti. O gün o kadar çok heyecanlıydı ki gece boyunca hiç uyuyamamıştı. Gece boyunca o günü düşünüp durmuştu. Annesi yaz tatilinde Amerikaya bir haftalığına tatile gideceklerini söylemişti. Genç kız o kadar çok sevinmiştiki çünkü en çok gidip görmek istediği yerdi orası . Kıyafetlerini bavuluna yerleştirip seyahat için hazırlandı.

Sabah saat 06.00 olmuştu. Karneler tam saat 12.00 da dağıtılacaktı. Babası Hannayı okula bıraktıktan sonra işe gidicekti. Hazırlandıktan sonra okula doğru yola çıktılar.Hanna karnesini almış ve çoktan eve gelmişti. Annesi seyahat için hazırlanmaya başlamıştı. 14 şubat günü bavulları arabaya yerleştirdikten sonra yola koyuldular. Yolda ki çiçeklerin kokusu, hayvanların sesleri ve rüzgarın esintisi o kadar güzeldiki genç kız sanki hayatının en güzel anını yaşıyordu.

Hava gittikçe kararmaya başlamıştı. Yol birden bire o masumluktan çıkıp vahşileşmişti. Kurtların sesleri çok yakından geliyordu. Kurtların ulumaları Resmen Hanna'nın beynini zonklatıyordu. Hafif yağmur damlaları arabanın camına düşerek ses çıkarmaya başlamıştı. Kurtların sesleri gittikçe daha da yaklaşıyordu. Aniden karşılarına bir kurt çıktı. Babası direksiyon hakimiyetini kaybedip bir ağaca çarptı. Arabadan dumanlar yükseliyordu. Hanna çantasında ki telefonu çıkararak yardım istemeye çalıştı. Fakat genç kızın telefonu kaza sırasında kırılmıştı. Arabadan inerek etrafına bakınmaya başladı.sert bir rüzgar esiyordu.Arabadan hiç ses gelmeyince o tarafa doğru baktı. Annesinin karnına bir demir parçası saplanmış babası ise başını direksiyona çarpmıştı. Yerlere kanlar akıyordu. Bunu görünce daha da panik olup hiçbir şeyi önemsemeden ormanlık alana doğru ilerledi. Değişik hayvanlarının sesleri gelmeye başlamıştı. Ağacın en üzerinde duran baykuş feryat edercesine bağarıyordu. Hiç durmadan ilerledi. Ağaçların arasında giderken biraz ileride ışıkları yanan bir kulübe gördü.

Ne kadar ıssız ve tehlikeli bir yere benzese de yardım istemek zorundaydı. Tam kulübenin  önüne geldiğinde yerde ki  ağaç yapraklarının sesini duydu. Hemen arkasında biri vardı. Gölgesi belli oluyordu. Saçları rüzgarın esintisi ile savrulurken aniden bir ses geldi.

"Ne işin var senin burada? ".

Sesin geldiği yöne doğru döndü. Yüzü tam belli olmuyordu. Ay ışığı arkasından sadece vücudunu aydınlatıyordu. Kahverengi uzun saçlara ve mükemmel bir fiziğe sahipti. Ay ışığında mükemmel gözüküyordu.

Hanna ona güvene bileceğini düşünerek başından geçen tüm olayları anlatmaya başladı. Birlikte arabanın yanına giderek yardım istemek için ambulansı aradılar. Ambulans buraya tam tamına 3 saatlik uzaktaydı. Beklemek için vakit yoktu. Oğlan siyah spor arabası ile gelerek onları zorlukla arabaya taşıdı. Son sürat sürerek hastaneye geldiler.

Hanna muayene olmuştu. Durumu gayet iyiydi. Doktor yanlarına geldiğinde o acı cümle dudaklarının arasından döküldü :üzgünüz fakat elimizden geleni yap... Cümleyi tamamlayamadan genç kızın gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Sanki bilici kapanmıştı. Hiçbir şey duymuyordu.işte o gün genç kızın hayatının en zorlu anı ve başlangıcıydı.

Zorlukla arabaya bindikten sonra eve gitti. Kapıyı sert bir şekilde çarpıp ağlamaya başladı. Artık yalnızdı. Kocaman bu şehrin ortasında tek ve yalnız. Annesinin odasına girdi. Asılı olan kıyafetini eline aldı. Hala onun kokusu vardı üzerinde. Eşyaları yine aynı yerinde duruyordu. Odasına çıkıp penceresini açtı. Dışarıda ki temiz havayı soluyarak kendine gelmeye çalıştı. Yıldızlar gökyüzünü kaplamıştı. Yine en sevdiği görüntü oluşmuştu. Annesinin sesini duydu sanki. Koşarak salona ilerledi. Ama ortada kimse yoktu. Her yerde onu aradı. Öldüğünü kabullenemedi.

Biraz sonra kapı çalışmıştı. Gelen Hanna'nın  teyzesi Nimetaydı. Ağlamaktan gözleri mosmor olmuştu. Hanna dedi buruk bir sesle. Birbirlerine sarılarak ağlamaya başladılar.

Hanna 9. Sınıfı daha yeni bitirmişti. Daha çocuk ruhlu biriydi o. Her şeye ağlayıp mızıkçılık yapan o masum kız yoktu artık. Bugün  onun masumluğunu içinde ki küçük kızı öldürerek katlanamıyacağı acılar yaşatmıştı ona. Hayat daha küçük yaşta oyunlar oynamıştı ona. Ev çok sessizdi. Artık o bağarışlar, seslenişler, kahkalar hiçbiri yoktu.

14 şubat günü artık onun hayatını tamamen alt üst eden unutamayacağı bir gün oldu.

HANNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin