Hava bugün sisli ve yağmurluydu. Çok uzun zaman sonra evime gelebilmiştim. Nimeta teyzem film izlemeye koyulmuş, ben ise odamdan yağan yağmuru izliyordum. Masanın üzerinde duran telefonum çalmaya başladı. Arayan caroldu.
Carol :Hanna neredesin?
Hanna :Tahmin ettiğin gibi evdeyim Carol.
Hanna beni iyi dinle. Az önce bir haber aldım. Kurtların başkanı lordis bize savaş açmış. Seni bulup ona götürüne ödül vereceğini söylemiş. Yani yine aranıyorsun.
Of gerçekten benim bir günüm bile olaysız geçmiyecekmiydi.
Nimeta :Hanna yetiş!
Teyze! Carol onlar şuan buradalar. Aşağıda.
Çabuk görünmeden aşağıya in Hanna. Cardis birazdan orada olacaktır.
O da kim?
Soru sorma Hanna birazdan seni almaya gelecek o zamana kadar bir yere saklan.
Hızlı adımlarla gizli bölmeye girip aşağıya inmiştim. Dışarıda 2 kişi vardı. Arkalarından sessizce yaklaşıp ikisinide bayıltım. Üzerindeki pelerinleri aldıp hemen üzerime geçirdim. Buraya doğru bir motor yaklaşıyordu.
Cardis :Hadi hemen atla?
Hemen arkasına binip hızlıca buradan uzaklaşmaya başlamıştık.
Bir dakika olamaz tüm telaşla Nimeta teyzemi orada tek bırakmıştım. Hemen geri dön cardis onu orada yalnız bırakamam.Cardis :Hayır olamaz Hanna şuanda geri dönemeyiz. Bu senin için çok tehlikeli olur.
Sana geri dön diyorum. O anda telefonumun sesi ile irkildim. Arayan caroldu.
Carol :Hanna neredesin cardis seni bekliyormuş çabuk aşağıya in.
Hanna:Carol ben zaten şuanda cardisin yanındayım.
Bu nasıl olur daha az önce konuştum.
E peki o cardis ise bu yanımdaki kim.
Telefonumu hızlıca alarak yere fırlattı. O çeneni kapa. Sen genelde hep tanımadığın kişilerin motorlarına binermisin.
Kimsin sen?
Daha bunu öğrenmen için çok erken ufaklık daha yeni başlıyoruz.
Bana ufaklık deme. Bu söz galiba herkesde bir huy edinmiş.
Sakin ol ufaklık. Pardon sende bana ismini söylersen sana ufaklık demeyi kesebilirim.
İsmim Hanna. Ya senin?
Ben Richard.
Sende o kurtlardan birisin değil mi?
Evet.
O liderine söyle beni hiçbir zaman yenemiyecek bunu kafasına soksun artık.
Sakin ol. Seni onun yanına götürmeyeceğim.
Peki nereye gidiyoruz. Yada nasıl bir planın var acaba. Seni bulamayacaklarını felan mı sanıyorsun.
Richard :Ayn öyle beni asla bulamazlar. Arkamda iz bırakmam. Ne yazık ki en usta kişiye çattın. Şimdi beni iyi dinle kimseyi arayıp hiçbirşey söylemeyeceksin. Kaçmaya felan da çalışma.
Benden ne istiyorsun. Daha tanımıyorsun bile.
Seni ona götüreceğim. Babana.
Hanna:seni o iblis mi gönderdi. Çabuk bırak beni.
Richard :Hayır seni gerçek babana götüreceğim Hanna. Onunla tanışmaya hazırmısın.
Gerçek babam mı? Olamaz bu annemin bahsettiği kişi olmalı eğer bu iblisin kulağına giderse olacakları bile düşünemiyorum. Motoru son sürat sürmeye başladı. Yoğun bir sis oluşmuştu. Göz gözü görmüyordu. Gözlerim sisin etkisi ile kapanmıştı. Gözlerimi açtığımda kendimi kurtların lideri lordisin malikanesinde buldum. Kapıda 2 koruma bekliyordu. Yavaşça ilerlemeye başladık.
Hanna :seni yalancı hani lordisin yanına getirmeyecektin. Bunun bedelini çok ağır bir şekilde ödüyeceksin Richard.
Kapadıki korumalardan biri seslendi.
"Hoşgeldiniz efendim."Efendim mi? Karıştırdın galiba ben sizin baş düşmanınızım vampirlerin başkanı. Kapıyı yavaşça açtılar. Arkasında çok büyük ve siyaha bürünmüş bir şato vardı. Şatonun içerisine girdim. Karşımda beni bekleyen upuzun bir merdiven vardı. Yavaş adımlarla çıkarak etrafı kontrol ettim. Arkası dönük bir şekilde koltuğunda oturuyordu.
"Gir içeri" diye seslendi.
İçeriye doğru adım attım. Kalp atım hızım gittikçe artmıştı. Baş düşmanım tam karşımda duruyordu. Fakat yalnız değildi. Yanında arkası dönük bir kadın vardı. Saçları kıvırcık, fiziği mükemmel. Tam bir kraliçe gibi.
"yaklaş" dedi yavaşça. Bana doğru dönmeye başladılar. Yanındaki kadın çok tanıdık geliyordu. Yüzü, yüz hatları herşeyi. Göz bebeklerim kocaman olmuştu. Bu annemdi. Baş düşmanımın yanındaki.
"Anne" dedim şaşkın bir ses tonuyla. "ne işin var senin burada"
Alexis:Hanna sana anlattığım şeyi hatırlıyormusun. Baban hakkında beni terk edip gitmişti demiştim sana. Bende yeni öğrendim. Herşey yine onun planıymış Hanna o iblisin. O göndermiş. Tehdit etmiş. Hatta o mektubuda zorla yazdırmış.
Hanna:Bu doğru mu? Baş düşmanım benim gerçek babam mı?
Artık aklım hiçbir şeyi almıyor. Kafam karma karışık herşey üst üste geliyor. İblis arkamızda belirdi.
"Alexis"
Uzaklaş seni yalancı. Tüm yaptığın planları öğrendim.
"Hanna ona inanma. Yalan söylüyor. Sen benim gerçek kızımsın"
Ben gerçekten Baş düşmanımın kızıydım. Burada olan herşeyi unutmak, yaşanmamış gibi saymak istedim.
Şeytan kızdı. İçindeki kini gözlerine doldurdu. Gözlerinden çıkan alev ile annemin canına son verdi gözlerimin önünde. Yere yığılıp kaldım. Olanlara inanmak istemedim. Ellerim ile gözlerimi kapatıp olanları görmek istemedim.Arkamda biri belirdi. Yanıma diz çökerek teselli etmeye çalıştı. Ses çok tanıdık geliyordu. Kokusu, gölgesi herşeyi. Kafamı kaldırdığımda karşımda onu gördüm. Carolu.
"Carol ne işin var senin burada"
Herşeyi açıklayabilirim Hanna.
İblis :oğlum. Demek gelebildin.
"oğlum mu? Ne diyorsun sen."
Hanna sana söyleyecektim ama buna cesaret edemedim. Beni bırakıp gitmeni göze alamadım. Lütfen beni affet.
"Ne saçmalıyorsun Carol sen. Durduk yere neden özür diliyorsun."
Hanna ben ben iblisin gerçek oğluyum.
İnanmak istemedim. Onun bu kadar kötü birinin oğlu olacağına. Onun iblisin oğlu olduğuna.
O anda kendi kendime dedim :Görmedim, duymadım ve bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANNA
FantasyO gün hayatının en güzel anını yaşıyordu. Yolda ki çiçeklerin kokusu, rüzgarın sesi o kadar güzeldiki o anı yaşamaya doyamıyordu. Taki o ana kadar. Babası direksiyon hakimiyetini kaybedip bir ağaca çarptı. Arabadan dumanlar yükseliyordu. Yardım bulm...