Tanışma Dediğin...

3.2K 72 110
                                    

Ne çok hayat vardı şu dünya da.. Ne çok ruh. Yaşlı, yetişkin, genç, çocuk sınıflandırılması yapılan bir çok beden. Sahi neye göre sınıflandırılıyorduk? Bedenim gençti, ama eminim ki ruhum bedenimden daha yaşlıydı. Ya da değildi. Fazla ikilemde bırakıyordum kendimi. Evet, tamam. Kendi kendimi zorluyordum belki de. Bazen çocuk oluyordum bazen gereğinden fazla olgun. Ne yapabilirdim ki? Ruhum, bedenim, düşüncelerim... Her biri arafta kalmıştı. Ben de çözmek gibi bir girişimde bulunmuyordum..
Tamam evet, şimdi bu kısım da kendimi tanıtma kısmı olmalı değil mi? Ben? Beni kendimi tanıtayım? Ben daha-

"Sen daha yatakta mısın Bahadır!!!"

Aha, öğrendiniz işte anamdan ismimi. Alt kattan canıma okuyacak şimdi, yatakta debeleniyorum diye. Ne var ya? Sabahın 7sinde okul mu olur? Bir de gitmek için 6da kalkıyoruz. Yok babam, daha neler?

"Bahadır 5 dakika içinde burada olmazsan seni psikolojik işkencelerime alet ederim çocuk. İşe geç kalıyorum senin yüzünden!"

İşte kalkma vaktim geldi. Gidiyoruz bir yola. Heyt yavrum heeeyt. Tamam be, uzatmıyorum. Girdim işte banyoya. Günlük rutin falan, neyse, saymaya üşendiğim şu şeyler işte. Onları yaptım. Geçtim odama, okul formamı giydim. Ama tabiiki üstüne de bol siyah sweatimi giydim. Okul forması, bilirsiniz, pek de iç açıcı görünmeyen tipte. Kırmızı kırmızı, domates gibi dolanmak en azından bana göre değil. Sweatimin üstüne kot ceketimi de alıp, akşamdan hazır olan çantamı sırtlandım ve aşağı indim. Pekala, annemin -üşengeç uyuşuğun önde gidenisin Bahadır- adlı seremonisini dinlemek sabah sabah muazzam(!) gelmişti. Canım annem, ne hoş sesin var senin öyle. Bir de opera mı yapsan acaba? Canım oğlum olur başlığıd-

"Bahadır yürü evladım, moron gibi bakma suratıma. Heeey kime diyorum? Bahadır çükünü keserim senin bak, YÜRÜSENE EVLADIM!"

"Çükümden ne istiyorsun kadın?! İdrarım içimde kalsın da öleyim değil mi?? Hiiih, ne analar var yavrusunu koruyup kollayan, ne analar var yavrusunun çüküsünü kesen"

Kafama aldığım darbeden sonra dudaklarımı büzdüm. Ne vardı yahu az dalga ile mutlu ve neşeli sabahlar yaratmaya çalıştıysam? Tamam bir çokokrem değiliz ama biz de bir o kadar tatlıyız be. Bence öyle. Cıks, tersi bir cümle ya da düşünce kabul edilmiyor gençler.

Tıktı beni arabaya yarim, kaçırıyor görüyor musunuz, hem de nereye? Okula...  Ah, pek sever beni. Kapalı cezaevine o yüzden kendi elleriyle bırakıyor Helin hanım.. Helin ana... Ana gibi ana işte. Yavrusuna kıyıyor. Diğer analar gibi. Koyun sürüsü müyüz lan biz, hepimizi zorla yolluyorsunuz oraya?

İç çatışmamı bitirmeliyim, aksi halde annem beni bitirecek gençler, bakın bu kadın yapar. Benim annem çünkü. Gururlan kız seni övüyorum kendi içime. Ay dur, duymuyordu o değil mi?

---

Alnına vurdu Bahadır, annesinin ona olan anlamsız bakışları altında. Okula gelmişlerdi çoktan. Annesini fark edince sevimli sırıtışını suratına yapıştırıp, annesinin yanağına bir buse bırakıp, "seviyorum seni kadın" demiş ve inmişti arabasından. Annesi arkasından söylense de sinirle, yüzündeki tebessüme engel olamamıştı, mırıldanmıştı "deli oğlan" diye.

Bahadır girdiği okul bahçesine göz gezdirdi. Okulun ilk günüydü ona göre. Tabiiki okulda yeniydi. Dönem ortası geldiği için okulun ilk günü gibi davranışları vardı. Yataktan kalkmak istemeyişi bundandı. İstanbuldan kalkıp çok da bilinmeyen bir yere gelmişlerdi. Dönem ortası diye hatırlatmaya gerek yoktu umarım?

Bahadır yürüdükçe, ona dönen kafa sayısı da artmıştı. Gerilen bedenini gizleyerek kafasını eğip binadan içeri girdi. Bok vardı sanki, yeni gelen herkese bön bön bakılır mıydı? Anlamsızdı. Kendi düşünceleri ile boğuşarak çıktı müdürün odasına. Daha önce kayıt için geldiğinden dolayı biliyordu elbet yerini. Müdürden sınıfını öğrendikten sonra çıktı odasından ve etrafa bakındı Bahadır.

Beni SevHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin