"Bence uyuyor."
"Bence hap içti. Olum nefes almıyor lan bu. Sıraç bence annesini falan arayalım. Bak bu bir bok yemiş kesin"
Gözlerim kapalı, fısır fısır konuşulanları anlamaya çalışıyordum. Sesleri ayırt edemesem de, söylenenlerden kimin kim olduğunu anlayabiliyordum.
Doğum günümden sonraki bir hafta Gökay bana daha da kötü anılar bırakırken, Oğuz onun götünü toplar gibi daha da iyi davranıyordu. Öyle ki, öğle aralarında Gökaylarla değil de, Sıraç ve Berkayın yanında bana destek çıkıyordu. Bu duruma oldukça fazla kaş çatmış, kafa patlatmıştım. Sonuç olarak ise elimde hiçbir şey yoktu.
Düşüncelerime öyle bir dalmıştım ki, karnıma giren parmakla birlikte öğürerek doğruldum. Ufakça bir süre öksürdükten sonra kaşlarımı çatarak, böğrümü delen parmağın sahibine baktım.
"Berkay matkap elli misin amına koyayım, üstüne kusunca da kızıyorsun.. Deştin resmen ha.."
Kafama aldığım darbeyle, derin bir oflama bıraktım.
"Sus lan, hap içtin sandık şurda. Aklımız gitti"
Bir süre ciddi mi diye gözlerine baktım fakat dalga geçtiğine dair bir iz bulamayınca göz devirdim.
"Hap içip içmediğimi anlamak için, böğrümü deşme kararı mı aldın Berkay?"
Sıraç, domuz gibi bir ses çıkarıp, gülmeye başlarken, Berkay somurtmaya başlamıştı. Daha fazla dayanamayarak tebessüm edip, ayağa kalktım.
"Tamam tamam, demedim bir şey"
Berkay somurtmaya devam ederken kapıya ilerlemeye başlamıştı.
"bana ne ya, bu çocuk depresyona girince çok zeki oluyor. Tam tersi olması gerekmiyor muydu?"
Duraksadıktan sonra bana dönen Berkaya, kaşlarımı kaldırarak baktım. Ağzına gelen şeyi söylemekten vazgeçmiş olacak ki burnunu kıvırıp odadan çıkmıştı.
~~~~
"Bahadır!!"
Koridorda kantine giderken duyduğum yabancı sese karşılık, başımı çevirip etrafa bakındım. Bir tane çocuk bana el yaparken, tek kaşımı kaldırdım.
"Bana mı seslendin?"
Çocuk kafasını sallamış, yanıma gelince soluklanmaya başlamıştı. Bir süre soluklandıktan sonra doğrulup gözlerime bakmıştı.
"Seni arka bahçede bekliyormuş, Gökay.."
Kaşlarımı çattım. Bu neydi şimdi?
"Bunu kendisi neden gelip söylemiyor?"
Çocuk, bilmem dercesine omuz silkince başımı salladım. Sıraç ve Berkayla göz göze gelince, bu sefer omuz silken ben olmuştum.
"Bizde geliyoruz"
Derin bir nefes alıp verdim.
"Peki ama arkamda kalın ve mümkünse müdahale etmeyin hiçbir şeye. Tamam mı?"
Bir süre duraksadıklarında, kaşlarımı çattım.
"Tamam mı dedim?"
İkisi de onayladığında, başımı salladım ve aşağı indim. Çocuğun dediği gibi arka bahçeye çıkarken, istemsizce gerilmiştim. Sonunda arka tarafa geldiğimde, boş alana bakıp kaşlarımı çattım. Taşşak mı geçiyordu bu bebe benimle?
"Tek gelemiyor musun?"
Duyduğum sesle yerimde sıçrarken, duvar arasından çıkan Gökaya şaşkınca baktım. Orada yer mi varmış?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sev
Teen FictionVar oluşun hikayesi miydi bu, yoksa yok oluşun mu? ⚠️⚠️⚠️ Küfür içerir! Homofobiksen, iğrenç ötesi elini çek bu hikayeden. ⚠️⚠️⚠️ Sadece yazmak istediğim ve eğlendiğim için yazıyorum. Beğenmeniz dileklerimle..