Tam 1 hafta.. Sıraç'ın olayları anlatmasının üstünden tam 1 hafta geçmişti. Bu 1 haftada Süveyda herkesten sözlü linç yiyip durmuştu. Evet, herkesten. Tuhaf bir şekilde nasıl olmuştu bilmiyordum ama konuştuklarımız, daha doğrusu Sıraç ve benim anlattıklarım tüm okula yayılmıştı. Ve yine tuhaf bir şekilde herkes gay olmamı yadırgamamış, aksine sevimli gözüktüğüm için bir bebek sever gibi, yanaklarımı mıncırarak sevmişlerdi. Pekala, bu komikti.
Düşünsenize, koridorda yürüyorsunuz. Dolabınızdan bir şey almak için kilidiyle uğraşırken, tanımadığınız bir kız gelip, "oyy! Çok sevimlisin!" diyip yanağınızı mıncırıp, başka bir şey demeden gidiyordu. Başka zaman olsa karşıdakinin bir çıkarı olduğunu düşünürdüm, fakat her seferinde farklı kişiler olunca, istemsizce gülme geliyordu.
Şimdi de, öğle arasındaydık ve Sıraç, Berkay, ben oturmuş tıkınıyorken, Gökay ve arkadaşları kantine girmişti. Gökayla göz göze gelince, gözlerimi kaçırdım. O konuşma yapılan günden sonra herkes nasıl sevgi dolu ve ilgili olduysa, Gökay ve arkadaşları bir o kadar uzaklaşmıştı. Ne bir laf ediyorlardı, ne de bir şey yapıyorlardı. Şaşırtıcı bir şekilde, Oğuz bile bir şey demiyor ve yapmıyordu. Tostuma döneceğim sırada yine bir kız gelip, yanağımı mıncırınca derin bir nefes verdim.
"Ulan bebek değilim ben! Bebek muamelesi yapmayı keser misiniz artık? Teşekkür ederim ilginizden dolayı ama, kendinize gelin artık!"
Sıraç ve Berkay bu çıkışımla anırmaya başlayınca gözlerimi kısarak onlara baktım. Bunlar ne ara iyi anlaşır olmuşlardı amına koyayım?
"Baha'm kusura bakma ama komikti. Kedi gibi cırladın resmen"
Sıraç konuşurken, her kelimesinde ona yaklaştım. Cümlesini bitirince sırıtıp ayağa kalktım.
"Bu kedi, tırnaklarını götüne sokunca da aynısını diyecek misin bakalım Sıraç efendi!"
Cümlemi bitirir bitirmez üstüne atlasam da, çevik bir hareketle ayağa kalkarak masanın arkasına geçen Sıraç'a gözlerimi devirdim.
"Buraya gel, acımayacak evladım. Haydi."
Sıraç dil çıkarıp masayı bana hafif iterek başka bir masanın arkasına geçince, mızmızlanarak bağırıp tekrar üstüne atıldım. Ne olduysa o anda olmuştu zaten. Sıraç ben üstüne atılınca, kurban psikolojisi ile beni itmişti. Ben yere düşmeyi beklerken, Ayazın kollarına düşmüştüm, Ayaz beklemediği için de yuvarlanarak yere düşmüştük.
Ve haydi ama! Çok klişe bu! Film sahnelerindeki o anı aratmayan şey gerçekleşmiş ve dudaklarımız birleşmişti. Gözlerim, yuvalarından çıkacak kadar büyürken Ayazı itmeye çalıştım. Kantindeydik, herkesin ortasında. Ve ben böyle bir şekilde olmayı hiç mi hiç istemiyordum. Hem de Ayazla, hiç!
Ellerimi, göğsüne koyup ittirdim fakat yerinden kıpırdamayan Ayaz, gözlerini kırpmadan gözlerime bakıyordu. Altında, onu itmeye çalışarak debelenirken, minicik bir an, dudaklarımda bir dil hissettim. Beynim, bana oyun mu oynuyor derken, bu sefer gerçekten dilini net bir şekilde hissederken, Ayazın aniden üstümden çekilmesiyle derin bir nefes verdim. Hızla kalktığımda, Ayazı üstümden çekenin Gökay olduğunu fark ettim. Aynı şekilde Ayazı döven de Gökay-Ne! Ayazı döven mi?!
Siktir!
Hızla Gökayı durdurmak için ilerleyecekken, Oğuz ve Sıraç önüme geçip, beni engelleyince onlara kaşlarımı çattım.
"Durdursanıza! Niye beni engelliyorsunuz?!"
"Karışma kedi çocuk, Gökay sana da patlar yoksa."
Kaşlarımı çatıp tekrar ilerleyecekken Gökay ayağa kalkıp bana ilerlemişti. O anki bakışlarından olsa gerek, korkup geri geri ilerlerken, üstüme doğru atılıp bileğimden tutarak çekiştirmeye başladı. Şu 1 hafta ne kadar sakindi oysa ki. Neden şimdi tekrar böyle olmuştu ki?..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sev
Teen FictionVar oluşun hikayesi miydi bu, yoksa yok oluşun mu? ⚠️⚠️⚠️ Küfür içerir! Homofobiksen, iğrenç ötesi elini çek bu hikayeden. ⚠️⚠️⚠️ Sadece yazmak istediğim ve eğlendiğim için yazıyorum. Beğenmeniz dileklerimle..