Saat kaçtı, günlerden hangi gündü bilmiyordum. İlk günden beri demiştim ya hani, rezilliğimle değil, başka bir olayla gelecektim bu salakların diline. Bilmezdim, zaafım olan konudan olacağını. Pazartesi okula anne ve babamla gitmek zorunda kalmıştım. Konuyu bilmediği için, babamın bana o günki bakışları sinir hücrelerimi tekrar ayağa kaldırıyordu.
Okula gidince, müdür parlayan gözlerle bana bakınca, bir terslik mi var diye düşünmedim değildi. Herkes, koridorda ben geçerken fısıldaşıyordu. Gökay bile, şokla bakmıştı bana. Alayla değil, soğuk değil. İfadesiz değil. Şokla. Ne yapmıştım ki? Sadece kavga ettim. Ya da bir piçi dövdüm. Hiç olmayan şeylermiş gibi davranmaları daha da sinir bozucuydu.
Velhasıl kelam, müdürün odasına girince, annemle ve babamla tokalaşan genelleme müdür tipinden çok çok daha üstün olan müdürümüz, bana gelince sarılmış ve saçlarımı karıştırmıştı, babacan bir tavırla. Yavaştan, şok kapıları kendisini aralarken, merak filizleri de ekilmişti içime. Dinlemeye başladık müdürü, çünkü ailem de şaşırmıştı.
Müdür bey "sizi, buraya oğlunuzun nasıl güzel düşünceli bir çocuk olduğundan bahsetmek için çağırdım"
Diyip, 10 Kasım Pazar günü olanları anlattı, araya kendi düşüncelerini ekleyerek."demem o ki, aslında oğlunuza ceza vermezdim fakat, çocuk hastanelik olmuş. 2 kaburgası kırık. Burnu kırılmış. Elmacık kemiğinde ezilme var. Ailesi şikayetçi. Kızdığı konuda haklı, ama onu döverek haksız duruma düştü oğlunuz. Bu yüzden, formaliteyi uygulamak durumundayım. 1 hafta uzaklaştırma olacak cezası. Fakat, böyle milliyetçi, böyle ülke değerlerine bağlı bir evlat yetiştirdiğiniz için teşekkürlerimi iletmek isterim"
Demişti. Övmüş mü, gömmüş mü, yoksa başka bir şey mi yapmıştı anlamamıştım. Şimdiyse evde, boş boş oturuyordum. 1 haftam böyle geçmişti. Yarın okula gidiyordum. Bunu söyleyeceğim değil aklıma, aklımın ucuna bile gelmezdi ama, okulu özlemiştim. Fazlasıyla. Ya da belki de, sadece içindekileri özlemiştim, ama olsun. Sonuç olarak özlemiştim.
Bu 1 haftada, annem ve babamın zoruyla dövdüğüm çocuğa ziyarete gitmiştim. Anne ve babası beni görünce, daha doğrusu kim olduğumu öğrenince üstüme yürümüşlerdi, ama olanı biteni bir de ben anlatmıştım. Tamam amına koyayım, dövmem gerekmezdi. Ama, ben sinir hastası bir insandım. Sinirlenince gözüm bir şeyi görmezdi. Pişman mıydım? Değildim. Yine olsa yine yapardım gençler. Dediğim gibi, sinir halinde gözüm bir şeyi görmüyordu. Ama üzülmüştüm çocuğa. Kaburgalarındaki sorun yüzünden işeyemiyordu bile lan..
Neyse, o gün dışında cezalı haftamda başka ekşın olmamıştı. Ha bir de Berkay, mesaj atıp duruyordu. Okulda hala dedikodum yapılıyordu. İlk günkü tazelikteydi. Berkayın dediğine göre, Gökay okuldaki dedikoduculara sinirlenerek "yaptığı doğruydu. Ne bekliyordunuz? Dedikodu malzemesi olacak başka şey bulun. Sikim sonik işler yapmayın" diye çıkışmıştı okul bahçesinde. Berkay bu anı o kadar heyecanla anlatmıştı ki, bir değişik hissetmiştim. Beni savunmuştu Gökay, hem de hiçbir şekilde yakın olmamamıza rağmen. Hoşuma da gitmişti.
Şimdi de, uzandığım yatağımda, Gökayı düşlüyordum. 1 hafta sonra ilk kez görecektim. Düşüne düşüne uyuyakalmıştım. Rüyalarımda, bana gülen yüzü ile, uykuma güzellik katmıştı..
09.30
"hay senin götüne, çam ağacı sokayım Bahadır!"
Berkaya göz devirdim. Bu amına koyduğumun salağı, bana sınıfa girdiğim ilk saniyede hayvan gibi koşup, kucağıma atlayarak sarılmıştı. Ben de onu taşıyamayarak yere düşmüştüm. Kıçı acıyordu. Derste hoca bir sorun mu var diyince," hocam sanki birisi kucağına yatırıp milyon kere şaplakladı beni, totom acıyor" diyince herkes anırmıştı. Hoca da kovmuştu bunu sınıftan. Bu da bana kızıyordu. Neymiş efendim, şaplak kelimesini ağzına takmışım, her boka kullanmasına sebep olmuşum. Tekrar göz devirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sev
Teen FictionVar oluşun hikayesi miydi bu, yoksa yok oluşun mu? ⚠️⚠️⚠️ Küfür içerir! Homofobiksen, iğrenç ötesi elini çek bu hikayeden. ⚠️⚠️⚠️ Sadece yazmak istediğim ve eğlendiğim için yazıyorum. Beğenmeniz dileklerimle..