Yola bakarak söyleniyordum.
"Yaptığın hoş değildi Jimin, bana bir şey yapmamıştı ki? Ayrıca yapsa ne? korumam mısın sen ya? "
Histerik bir gülüş atarak ellerimizi kenetlediğinde yüzünü incelemeye başladım. Yapıt gibiydi.. O kadar güzeldi ki..
"Daha ne yapabilir? Hislerimden bahsetmek istiyorum dedi. Hah! Şaka gibi. Ayrıca evet sevgilinim senin koruman değil bakıcınım aynı zamanda."
Yüzümü buruşturup önüme döndüğümde aklıma gelen şeyle sırıttım. Eline öpücük konduracakmış gibi yapıp ısırdığımda bağırdı.
"Ne yapıyorsun Jungkook? Canım acıdı!"
Gülerek elimi çektim.
"Allah Allah! Gerçekten mi? Ben de gıdıklansın diye yapmıştım."
Arabayı yavaşça durdurduğunda camdan dışarı bakıp eve geldiğimizi anladım.
Boğazını temizlediğinde başımı ona çevirdim. Tek kaşım kalkmış ona bakıyordum ki yüzünü yüzüme yaklaştırarak eliyle çenemi kavradı. Diğer eliyle de arabanın ışığını kapattığında yutkundum.
Gözleri yüzümde gezinirken konuştu.
" Ödeşmemiz lazım..."
Dudaklarını yavaşça yanağıma sonra da dudağıma sürttüğünde gözlerimi kapadım. Bu kadar çabuk telsim olmak zorunda mıydım?
Koluyla belimi sardığında gülerek dudaklarımızı birleştirdi. Dudakları dudaklarımın üstünde gezinirken alt dudağımı dişledi. Kaşlarımı çatarak elimi omzuna koyduğumda üst dudağımı ısırarak geri çekildi.
Gözlerimi açarken sırıttığını gördüm. Kızaran yanaklarımla omzuna patlattığımda söylendim.
"Aptalsın Jimin... Benim aptalımsın.."
Arabadan inip ellerimizi buluşturduğumuzda eve doğru yürüyorduk.
"Jiminahh çok acıktım. Bana yemek yapacaksın değil mi? Hm?"
Şirinlik yaparak söylediğim şeye karşı büzülmüş dudaklarımı iki parmağının arasına alıp sıkıştırdı.
"Onu bir kez yerim güzelim."
Somurtarak göğsüne elimle masaj uygularken aynı zamanda yürüyordum.
"Sana tombilik ellerimle masaj yapabilirim?"
Boğazını temizleyip elimi çektiğinde önüne döndü.
"Siktir Jungkook kes şunu"
Sırıtarak önüme döndüm. Eve girdiğimizde ise karşılaştığımız manzara ile yutkundum.
Annem..? Babam..? Ellerimiz..?!
Elimi ani hareketle kendime çekip gözlerimi yerde gezdirdim. Jimin yavaşça kapıyı kapadığında anahtarları masanın üstündeki küçük kutuya koydu.
Salonda başı eğik oturan annem, ayakta sinirle dolaşan babam. Pekala gerilemeye hazırlanın. Birazdan kıyamet kopabilirdi. İkimiz de salona ilerlediğimizde Hoseoku gözleri dolu bir şekilde otururken görmemle gözlerim dolmuştu.
Onu da mı öğrenmişlerdi?
Daha biz ayaktayken babam ateş püskürten gözlerini bana yolladı.
Kesinlikle benden nefret ediyordu..
"Bu işi kısa ve sakin bir şekilde halledelim...
Başımı eğmiştim. Jimin elimi tutarak bana güç vermek istercesine sıktığında başımı kaldırdım.
...Ayrılın, ne biz kırılalım ne de siz."
Jimin hafifçe beni kendine çektiğinde görüşüm buğulaşmıştı başlamıştı.
" Bunun olmayacağını kesinlikle biliyorsun. "
Babam kaşlarını çatmış üzerimize yürürken elimi çektim.
"Böylesi daha iyi olacaktır.."
Jimin ani bir şekilde çıkıştı.
"komiksin baba.. Senin hangi dediğin şey iyi oldu ki?"
Babam sinirli bakışlarını Jimine çevirdiğinde sadece burada olmamayı diliyordum. Elimi hafiften çekiştiriyor dum fakat o daha çok sıkıyordu.
"Onu seninle fingirdeşsin diye eve almadık Min."
Jimin öne atılacağı sırada elimle çekerek durdurdum.
"Ne? Bana mı vuracaksın? Zavallı.. Oğlum bana vuracak! Aklından bile geçirme küçük piç kurusu!"
Jimin yumruğunu sıkıyordu babam ise gülüyordu. Jimin ağzını açacağı sırada kaşlarını çatıp ilk bana iğrenerek baktı sonra jimine döndü.
"şu çocuk yüzünden zarara uğradık. Büyük müşterilerimizi ortaklarımız kaybettik, aşkınız sikimde bile değil ."
Dediği şeyle dolu gözlerim kendini tutmayı bıraktı. Jimin sinirle bağırdığında çaktırmadan anneme baktım. Ağlamaktan gözleri şişmişti.
"Bir yere kadar! İleri gidiyorsun! Bu evde durduğuna dua et! Pisliklerin bu evi de kirletiyor ama annem yüzünden sesimi çıkarmıyorum!"
Başımı yavaşça kaldırdığımda babam sinirle dişlerini sıkarak derin nefesler alıyordu.
Konuyu değiştirerek annemi işaret etti.
"Annen burada kalacak benim şimdi gitmem gerekiyor.. Her hareketinizi annenden bileceğim.."
Kafasını anneme çevirip baktığında emir verircesine bir şeyler söylüyordu. Resmen tehtid ediyordu. Jiminin bakışları annemi sonra da Hoseoku bulduğunda gözlerimi sımsıkı kapadım.
"Japonyaya gitmem gerekmeseydi inanın daha fenasını yapardım.."
Gözlerimi açarak dudaklarımı kemirmeye başladım. Jimin öfkeli bakışlarını babama atarken babam ona yaklaşırken ellerini ceplerine yerleştirdi dibinde durdu.
"Ayağını denk al.. Min"
Salondan yavaş adımlarla ayrıldığında başımı yere eğdim.
Jimin bana dönüp aniden sarıldığında hıçkırmıştım. Daha içimde tutamayacaktım.
Annem tek kelime etmiyordu. Kapının sertçe kapatılmasından anladığım kadarıyla babam gitmişti..
Annem de kalkıp odasına çekildiğinde hala Jimin bana sarılıyordu. Bense.. Bense hiçbir şey yapmıyordum. Ne yapmalıydım ki?
Kollarını yavaşça ittirerek burnumu çektiğimde gözleri yüzümde geziniyordu. Boğazımı temizleyerek yanından ayrıldım. Odama çıkıp kapıyı kikitlediğimde yatağımın köşesine yere çöktüm.
Üstüme battaniyeyi çekerek ağladım.. Kaç saat ağladım bilmiyordum ama.. Ağlamaktan kalbim sızlıyordu. Odanın sessizliğinden başım ağrımıştı. Sadece hıçkırıklarım ve nefes sesleri.
Böyle olsun istemezdim.
;[
-Yeni bir kitaba başladım şuan ilk bölümü yayında bakarsanız çok sevinirim-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Brother~ -jikook-
Fanfiction"Soyadımı üvey kardeşim değil, eşim olarak almanı istiyorum Jungkook"