Akşam Songüllerin kapısında dört kişilik kadro elleri kolları dolu olarak hazırlardı. Görev, aile ile tanışmak, kız almak ve mutlu bir şekilde eve dönmek. Başrol oyuncusu Kaan, oldukça heyecanlı ve bu heyecanına anlam veremediği şaşkınlığı eklemişti. En iyi kadın oyuncu Halime Hanımdı ki o da hakkıyla yerini koruyarak başı dik, mağrur duruş sergiliyordu. Alp ve babası ise figüran olarak kalmayı tercih etmişlerdi.
Esas kız evin içinde dolanmaktan tüm ailenin başı döndürmüştü. Aile derken tabii ki çekirdek aileden söz etmiyoruz. Teyze, amca, dayı, yenge, kuzenler derken oldukça kalabalıklardı. Kendi gürültülerinden kapı ikinci defa çaldığında anca duyabildiler. Bu defa Ecrin de arkadaşının yanında yerini aldı. Özel bir günde onu yalnız bırakmayı düşünemezdi. Böylelikle gelinin yakın arkadaşı sıfatı ile Alp'in ailesi ile ön tanışma da yapabilecekti.
Halime hanım içeri buyur edilip salona girdiği anda karşısındaki kalabalık karşısında gözleri kocaman açıldı. Yan gözle kocasına baktı. Halim beyde şaşırmıştı fakat sakinliğini korumaya ustalıkla devam etti. Halime sessizce "Kaç kişi var burada?" diye sorduğunda sırıtıp "Ezici çoğunluk" diyerek dalga geçti.
Kaan bu toplantılara alışık olduğu için ortamı yadırgamadan gülümsedi. Tek garipsediği Songül'ün başının üzerindeki topuzdu. Bu ne der gibi kıza baktı. O sade kız gitmiş yerine makyajlı, şık giyimli bir kadın gelmişti. Kesinlikle güzeldi ama o topuz... O güzelim saçlara el süren kuaföre küfrü gönderdi.
Alp içeri girdiği anda Ecrin'i fark edip ona odaklandı. Ecrin her ne kadar kaş göz işareti ile başka yere bakmasını söylese de anlamamazlıktan geldi. O beyaz mini etek ve üzerindeki askılı bluz nasıl da yakışmıştı. Çok ender giydiği topuklu ayakkabıları düzgün bacaklarını ortaya çıkartmıştı. Şimdi bu içini kaynatan görüntü varken tombul teyzelere mi bakacaktı? Tabii ki hayır...
Kaan tanıştırma görevini üstlenip anne ve babasını Songül'ün anne ve babası ile tanıştırdı. Diğerleri uzun süreceği için kısaca geçti. Kolunu açıp elini salon boyunca gezdirerek "Aile eşrafı, teyze, amca, dayı, yenge, kuzenler" dedi fakat bu kısa tanımlama ile atlatacağını düşünerek çok yanıldı çünkü her biri tek tek ayağa kalkıp kendini tanıtarak sarılmışlardı. On beş dakika süren seremoni sonunda sonuç ilk geldikleri andan farksız değildi. Kimin kim olduğu, ismi hala bilinmiyordu. Bunca insanın ismini akılda tutmak mümkün değildi.
Sohbet başlamasının ardından ikramların biri gelip diğeri gitmeye başladı. Yemek arası konuşma yapıyorlardı. Halim ve Halime bu kadar özenli, misafirperver bir aile içinde olduklarına memnun oldular. Misafirlerini mutlu etmek, iyi ağırlamak adına resmen kendilerini parçalıyorlardı. Songül'ün anne ve babası hiç yerlerinden kalkamadan sohbetlerini bölmemişlerdi fakat arada yaptıkları baş işaretleri ile kuzen takımını çok güzel idare ediyorlardı.
Songül'ün yanında oturan Ecrin, Halime'nin dikkatini çekti. Evin hizmet sektöründe çalışanlara çok katılmamış daha çok Songül'ün yanında oturmuştu. Tanışırken de gülümseyerek ellerini sıkmıştı. Değişik bir adı vardı bu kızın ama neydi diye düşünen Halime Hanım, kıza hitap edemeyeceği için soru da soramadı. Yavrum, şekerim sıfatları ile bir yere kadar idare ediyordu.
Saatler ilerledi gündem maddesinin görüşülme zamanı geldi. Kaan gömleğinin yakasını çekiştirmeye başladı. Önüne konan kahveden hala bir yudum almamıştı. Songül bir fincana bir de Kaan'a baktı. Şu an o kahveyi yudumluyor olması gerekiyordu ama adamda hiçbir girişim yoktu. Bekledi ama yine dayanamadı.
"Kaan kahveni içmedin"
Kaan önündeki fincana bakıp "Unutmuşum" diyerek eline aldı. Yıllarca takım elbise giymişti fakat boynundaki kravat daha önce hiç bu denli sıkmamıştı. Kahve keyifle içilirdi. Şu an heyecandan ateş basmışken canı hiç istemiyordu fakat çevresindekilerin yüzlerindeki sinsi sırıtışından da şüphelendi. Neyi bekliyorlardı ki? Bu kahvenin önemi neydi? Beklemekten soğumuş fincanı aldı ve sinsi bakışları mutlu etmek için bir dikişte içti. İşte şimdi dünyanın kaç bucak olduğunu söyleyebilirdi. Neydi bu? Zehir mi? Başka zaman olsa gürleyerek söylenirdi fakat ortamı müsait olmayınca küçük öksürüklerle geçiştirmeye çalıştı. Sehpaya bakındı fakat zalimler su bile vermemişlerdi. Sinsi sırıtmalar gülümsemeye döndü. Planlı bir girişimdi ve hesabı kesilecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GERÇEK YALANLAR (Tamamlandı)
RomanceDoğup büyüdüğü köyünden alınıp altın kafese yerleştirilen kızın kafesinden kurtulduktan sonra yaşadıklarını anlatan hikaye. Aslında yalanlarla çevrilmiş olduğunu anlaması ve bu yalanlar içinden kendi gerçeği ile çıkma çabası.