Ecrin sabaha kadar camın kenarında oturup düşündü. Timur'da sandalyesini bir santim bile yana kımıldatmamıştı. Tek kelime dahi etmeden bekledi. Ecrin ne derse onu yapmaya hazırdı ama kızın ağzını bıçak açmıyordu. Yemeden, içmeden oturmuştu.
Yardımcı kadın masaya kahvaltılıkları yerleştirdi. Yan gözle Ecrin'e baktıktan sonra Timur'a döndü. Timur başıyla teşekkür etti, sessizliği bozmak istemedi. Daha ne kadar böyle oturacaklarını bilemiyordu.
"Ecrin... Bir şeyler yesen..."
"Teoman ile ne zaman konuşacaksın?"
"Bilmiyorum"
"Arayıp buraya gelmesini söyleyeceğim"
"Peki ya sen..."
Akşamdan beri ilk defa ayağa kalkıp çantasından telefonunu çıkarttı. Bir ümit Alp'in aramış olmasını diledi ama boş bir dilekti. Rehberden Teoman'ın numarasını bulup aradı. Evin adresini verip hemen gelmesini istedi. Teoman ikiletmemiş, neden diye sormamıştı. Ecrin her koşulda yanında olacağını bildiği için yadırgamadı ama Teoman kardeşinin yanına çağırıldığına emin olarak yola çıktı.
Teoman nasıl yola çıkıp, nasıl geldiğini bilmiyordu. Bitmeyen yolda gaza sonuna kadar yüklendi. Duyduklarının gerçek olmasını gözleri ile görmeliydi. Daha kısa bir süre önce Hülya ile yaşadığını öğrensek diye konuşmuşlardı. O zaman atıp tutmuştu ama şimdi gördüğünde nasıl davranmalı bilmiyordu.
Park ettiği evin önünde bir süre durdu. Etrafı inceledi. Kardeşi zevkli bir adamdı ve özenliydi. Bu ev onu yansıtmayacak kadar bakımsız duruyordu. Evin hali ile onu nasıl bulacağı arasında bağ kurunca aklına gelenlerden hoşlanmadı ve hemen arabadan çıkıp eve doğru yürüdü. Korkarak kapıyı çaldı.
Ecrin kapıyı açınca soran gözlerle baktı. Bir umut ışığı görmek istiyordu. Ecrin öyle solgundu ki anlam çıkaramadı. Kadın yana çekilip içeriyi gösterdi. Teoman'ın bacakları titremeye başladı, tutunma ihtiyacı hissetti yoksa bayılacaktı. Ecrin'in gösterdiği kapıdan içeri girip etrafa baktı ama kimse yoktu. Bir süre sonra duyduğu mekanik sese döndü.
İki kardeş yaşaran gözlerle birbirlerine baktılar. Teoman ellerini ağzına götürüp "Timur" dedi ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Aynı şekilde Timur da ağlıyordu. Yanına gidip sıkıca sarıldı kardeşine. Kapının kapanma sesini duymayacak kadar haykırarak ağladılar. Teoman, kardeşinin yüzünü sevdi, öptü, kokladı, doyamadı.
Ecrin onları bırakıp çıkmıştı. Teoman'ı aradıktan sonra kendisini getiren taksiciyi arayıp gelmesini istemişti. Kapıda bekleyen taksiye binip onları yalnız bıraktı. Eve geldiğinde yan evde hiçbir yaşam belirtisi yoktu. Belli ki Alp evde değildi. Önce sıcak bir duş aldı ardından yorgun bedenini yatağa bıraktı.
Alp bir gün boyunca uyumuştu. Gözlerini açmıştı ama bedenini kaldıracak gücü bulamadı. Kaan hemen yanında ona bakıyordu. Teoman ile konuşmuş ve Timur'un yanında olduğunu öğrenmişti. Ayrıntıları daha sonra konuşacaklardı. Şimdiki önceliği Alp idi...
"Sonunda uyandın"
"Ne zamandır uyuyorum?"
"Bir günü tamamlamak üzeresin"
"Aradı mı?"
"Hayır"
"O zaman öğrendi"
"Bilmiyorum, sen arasana"
"Korkuyorum ağabey, bana nefretle bakmasına dayanamam"
Kaan da korkuyordu. Teoman ile çalıştığını, Timur'u tanıdığını ve Ecrin'i kollamak için buraya yerleştiğini öğrendiğinde Alp'in vereceği tepkiden korkuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GERÇEK YALANLAR (Tamamlandı)
RomanceDoğup büyüdüğü köyünden alınıp altın kafese yerleştirilen kızın kafesinden kurtulduktan sonra yaşadıklarını anlatan hikaye. Aslında yalanlarla çevrilmiş olduğunu anlaması ve bu yalanlar içinden kendi gerçeği ile çıkma çabası.