Havalar soğumuş kış kendini göstermeye başlamıştı. Kış deniz kenarındaki kasabada soğuk iliklere işlercesine sertti. Sokaklarda kabanlarına sıkıca sarınmış insanlar kırmızı burunları ile hızlı adımlar atıyor, gidecekleri sıcak yerlere bir an önce kavuşma telaşıyla yol alıyorlardı.
Ecrin ellerini ovuşturarak evine girdi. Çantasında çalan telefonunu soğuktan acıyan parmakları ile son anda ulaşıp açtı.
"Annem..."
Annesin sesi bir anda içini ısıttı.
"Canım... Nasılsın?"
"İyiyim yavrum, sen nasılsın?"
"Ay dondum anne ya... Şimdi eve girdim"
"Hemen sıcak çorba yap kuzum, hasta olma birde"
"Yaparım merak etme. Sen nasılsın, babam nasıl?"
"Aman ne olsun işte aynı... Biz babanla düşündük, havalar soğuk olunca senin işlerin yoğunluğu azalıyor ya, gelip seni görelim dedik. Özledik kızımızı"
"O kadar güzel hava dururken bu soğukta mı geliyorsunuz? Hayret bir şeysiniz vallahi... Gelin tabii başımın üzerinde yeriniz var kuzum"
"İyi... Yarın sendeyiz o zaman"
Ecrin şaşkınlıkla gözlerini açtı. Bu kadar çabuk beklememişti. Demek ki hazırlıklarını yapmışlardı. Elbette hayır demezdi, ailesini o da özlemişti fakat postalaması gereken bir sevda vardı evin içinde. Resmen ailelerinden kaçak yaşayan bir çift olmuşlardı. Haberli gelmeleri olmasa yakalanacaklardı. Gerçi bu saatten sonra kim ne diyecekti de... Saygıdan ötürü gizliyorlardı.
Alp eve girdiğinde yerinde zıplıyordu.
"Dondum lan dondum. Ecrin çabuk sarıl bana ısınmam lazım"
Ecrin bende üşüyorum demesine kalmadan Alp onu sıkıca sarıp sağa sola sallanmaya başladı.
"Ay dur aşkım ya... Bütün kemiklerim çatırdadı"
"Böyle olmayacak aşkısım, yorganın altına girip mi ısınsak"
"Ne kötü bir bahane Alp"
"Hadi ya... Bana çok mantıklı gelmişti hâlbuki"
Sırıtıp küçük öpücüğünü aldı. Ecrin ertesi gün ailesinin geleceğini söyleyince başındaki bereyi çıkartıp uzun lülelerini serbest bıraktı. Masum bakışlarına karşın yaramaz sarı lüleler oynaşıyordu.
"Bana yine yol gözüktü, anladım"
"Eh..."
"Ama benim evim aylardır kapalı Ecoşum. Isınmaz hemen orası, abime mi gitsem acaba"
"Benden uzağa gitmek istiyorsun, öyle mi? Sen bilirsin"
Ecrin surat asıp arkasını dönerek mutfağa gitti.
"Ecoşum bana arkanı dönüp kalçanı savurarak gidince fena oluyorum, yapma yavrum be. Saç savurmaya birde kalça ekledin, beni benden aldın"
Ecrin taviz vermeden omzunu silkti. Alp belli ki o evi ısıtacaktı. Kaloriferi bu akşamdan yakarsa ertesi güne anca evin soğuğu kırılırdı. Oflayarak montunu tekrar giydi, evinin anahtarını alıp yana bahçeye geçti. Bir yandan da neden hala evlenmediklerine dair homurdanmaları eksik etmedi. Normal zamanda sorun yoktu ama aileleri geleceği zaman çocuk gibi kaçışıyorlardı.
**
Ecrin ailesini büyük bir neşe ile karşıladı. Elleri kolları dolu gelen çift köyden bir sürü yiyecekle gelmişlerdi. Babası evini gezerken Ecrin ve annesi getirdikleri erzakları yerleştirmeye başladılar. Baba yanlarına gelip "Aferin kızıma, güzel bakıyorsun evine" dedi. Babasından takdir görmek hoşuna gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GERÇEK YALANLAR (Tamamlandı)
RomanceDoğup büyüdüğü köyünden alınıp altın kafese yerleştirilen kızın kafesinden kurtulduktan sonra yaşadıklarını anlatan hikaye. Aslında yalanlarla çevrilmiş olduğunu anlaması ve bu yalanlar içinden kendi gerçeği ile çıkma çabası.