Timur, abisinin evindeki yeni hayatına alışmaya çalışırken çokta zorlanmadı. Abisinin ve yengesinin yardımları, evlerini onun konforuna göre düzenlemeleri ve yeğenlerinin sürekli etrafında olması hayata kolay karışmasını sağlamıştı. Artık özgürce gülümsüyor hatta kahkaha bile atabiliyordu. Bazen uzaklara dalıp suçluluk duygusu ile kavrulsa da bir kendisi biliyordu yaşadıklarını. Anlatmıştı, gerçekler ortaya çıkmıştı fakat duygularının tarifi yetersiz kalıyordu.
Tek isteği sevdiği kadınla mutlu olmaktı. Baştaki planlarının tek nedeni karısıydı. Onu altın kafesten kurtarıp rahat ettirmek istemişti. Çocuklarını büyütecekleri özgürlüğü istemişti fakat planları bir yerde kırılarak bugünlere gelmişti. Ecrin aklına geldikçe yüzünde acı bir gülümseme beliriyordu. Seviyordu, özlüyordu ama yaklaşmaması gerektiğini de çok iyi biliyordu. Ortaya çıkarak zaten her şeyi berbat etmişti. Şimdi daha çok hayatına müdahale etmek istemedi.
Alp'e ulaşması ise imkânsız oldu. Aramaları cevapsız kaldığı gibi gittiği yer ile ilgili kimsenin bilgisi yoktu. Onu yerle bir ettiği günden beri görmemişti. Merak ediyordu, kendini affettirmek için çaba harcamak istiyordu. Umurunda olmamasına rağmen tüm varlığı onun elindeydi ve bir gün değersiz varlıkların mecburi görüşme sağlayacağına emindi. Alp'in her şeyi yüzüne vurup al bu yükü diyerek yüzüne çarpmasını sabırsızlıkla bekliyordu.
Evin içinde neşeli kahkahalar yükselince cama dönük olan sandalyesini geri çevirdi. Hala dört duvar arasında kahkaha duyunca garipsese de alışmaya çalışıyordu. Bu kahkahalar hayatında duyduğu en güzel melodiydi. Çocukların sesinden babalarının geldiğini anladı. Kısa süre sonrada Teoman salon kapısından girdi.
"Yakında çiçek açacaksın pencerenin önünde"
"Seviyorum buradan bahçeye bakmayı"
"Çıkıp bahçede otursan daha güzel olduğunu göreceksin. Nasılsın bugün?"
"Aynı... İyi olduğumu söyleyemeyecek kadar utangaç"
"Yapma bunu kendine Timur. Zaman ilaçtır, düzelecek"
"Alp'i hala bulamadınız dimi?"
Teoman başını iki yana sallayınca Timur sessiz ve uzun nefesini dışarı verdi. Onu bulmayı ve konuşmayı çok istiyordu. Kendisini affetmese olurdu ama Ecrin'i bırakmamalıydı. Ona sıkıca sarılıp yakaladıkları mutluluğu devam ettirmelilerdi. En azından bunun için uğraşmak istiyordu. Aşkını içinde yaşamayı öğrenmişti. Hayatları ile oynadığı iki güzel insanın tekrar eskisi gibi olması için her şeyi yapmaya razıydı.
**
Songül her fırsatı değerlendirdiği gibi yakaladığı zaman aralığında soluğu Kaan'ın yanında aldı. Günlerdir kardeşini arayan adamın bulamadığı için günden güne çöküşünü görmekten huzursuzdu. Alp'in onun için çok önemli olduğunu biliyordu ve her gün bulması için dua etmekten elinden bir şey gelmiyordu. Tabii bir yanda da Ecrin vardı. Arkadaşının düşünceli halleri, ağzını bıçak açmadan işine gelip gidişleri üzüyordu onu. Beş sene içinde kardeş gibi olmuşlardı, içi acıyordu. Sevdiği herkesin mutlu olmasını isterken şu an hepsi ayrı bir keder yaşıyordu.
Kaan'ı terasta yine denizi izlerken buldu. Arkasından yaklaşıp geniş sırtına sıkıca sarıldı ve uzanıp yanağını öptü.
"Denizkızını bekleyen fenerci gibi oldun. Şüpheleniyorum artık gerçekten denizkızını bekliyor olabilir misin?"
Kızın şakacı tavrına gülüp kolundan çekerek kucağına oturttu.
"Benim denizkızım her gün karşıdan geliyor zaten. Güzelliği ile gözlerimi, sesi ile kulaklarımı, aşkıyla kalbimi dolduruyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GERÇEK YALANLAR (Tamamlandı)
RomanceDoğup büyüdüğü köyünden alınıp altın kafese yerleştirilen kızın kafesinden kurtulduktan sonra yaşadıklarını anlatan hikaye. Aslında yalanlarla çevrilmiş olduğunu anlaması ve bu yalanlar içinden kendi gerçeği ile çıkma çabası.