Halime Hanım tüm gece Ecrin'i incitmeden onu kızı kabul ettiğini nasıl söyleyeceğini düşündü. Kelimeleri doğru seçmesi gerektiğini biliyordu. Bir kadının yuvasının bozulmasının ve tekrar yeni bir hayata başlamanın zorluğunu anlıyordu. Genç yaşına rağmen bu cesareti gösteren kıza destek olmak göreviydi.
Sabah kahvaltı sonrası kahve bahanesi ile Ecrin'i ve annesini ziyarete gitti. Kocasını da Orhan Bey ile zaman geçirmesi için gönderdi. Kadın kadına daha rahat olacaklardı.
Üç kadın salonda oturdular. Ecrin kahvelerini yapıp yanlarına oturdu. Halime Hanım koltuğa hafifçe vurup onu yanına çağırdı. Adile Hanım da dikkatle inceliyordu Halime Hanımın davranışlarını. Halime, kızın saçlarını ve yanağını şefkatle okşadı.
"Dün gece Alp bize seni ne kadar çok sevdiğini anlattı. Senin ne kadar özel biri olduğunu söyledi. İki oğlum olduğunda keşke birde kızım olsun demiştim. Sonra onlar büyürken öyle bir sevgi ile sarmalandım ki iyi ki oğullarım var dedim. Benimde gelinlerim kızlarım olur diye düşündüm. Şimdi bu düşüncemin doğruluğunu yaşıyorum. Bir deli delişmen birde sakin tabiatlı iki güzel kızım oldu. Hayat bundan sonra sizlere hep gülsün. Anne olarak en büyük dileğim bu. Sizin mutluluğunuz bizim mutluluğumuz"
Ecrin'in gözlerinden dökülen yaşları elleri ile sildi. Annesinden sonra ona kızı gibi yaklaşan, sevgisini, anne sıcaklığını gösteren bu kadın hayatının tek aşkının annesiydi. Sıkıca boynuna sarılıp teşekkür etti.
"Teşekkür ederim Halime teyze"
"Anne"
"Anne"
Adile Hanım da yemenisinin ucu ile gözyaşlarını sildi. Kızının genç yaşta yaşadığı çalkantıların artık bittiğini, durgun sulardaki mutluluğa kavuşmasına mutlu oldu.
Alp kapının hemen yanında onları dinliyordu. Sessizce gelmişti. Annesinin ne diyeceğini merak etmişti. Ecrin'in ağlamasını istemese de şu an mutlulukla gözyaşı döktüğünü görünce tebessümle izledi. Bir iki damla yaş onunda gözlerinden aktı. Farkında olmadan burnunu çekince Halime Hanım hızla arkasını döndü.
"Ay sen kapı mı dinliyorsun?"
Alp gülerek içeri girdi ve Ecrin'in yanına oturdu, alnından öptü.
"Bu tatlı kadına sormam gereken bir şey var"
Ecrin gözlerini silip merakla baktı. Sabah işe giderken camdan el sallamıştı. Konuşmalar sırasında gelişini bile duymamıştı. Gözlerinin içine o kadar anlamlı bakıyordu ki içinin ona akmaması mümkün değildi. Yanlarında anneleri olmasa sevdiği adama karışıp gidecekti. Alp cebinden kırmızı kutuyu çıkarttı ve açtı. Zarif bir tek taş parıltısı ile Ecrin'in gözünü aldı. Nefesini tutmuş titreşen göz bebekleri ile baktı.
"Sevgilim... Evimin inci tanesi olur musun? Yalansız, sahtelikten uzak, gerçek sevgi ile sarmalanmış güzel kalbini ömür boyu bana emanet eder misin?"
Ecrin'in boğazı düğüm düğüm oldu. Konuşamadı, başını salladı. Hem ağlıyordu hem gülüyordu. Alp ince parmaklı elini tutup öptü ve yüzüğü parmağına taktı. Sıkıca sarıldılar. Bir daha ayrılmamak üzere kalplerini birbirlerine emanet ettiler.
İlk görüşte aşkın kanıtı olan birliktelikleri zorlu yollardan geçti sonunda her türlü engeli aşıp sevgi dolu kalplerini birleştirdi.
**
Timur artık yürüyordu. Beş yıllık esaretin bitişi, yeni hayatının başlangıcını yapmıştı. Teoman ile beraber her zamanki gibi iyi bir ikili olmuşlardı. Kararlar tamamen kendilerine aitti. Doğru yanlış, karlı zararlı fark etmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GERÇEK YALANLAR (Tamamlandı)
RomanceDoğup büyüdüğü köyünden alınıp altın kafese yerleştirilen kızın kafesinden kurtulduktan sonra yaşadıklarını anlatan hikaye. Aslında yalanlarla çevrilmiş olduğunu anlaması ve bu yalanlar içinden kendi gerçeği ile çıkma çabası.