Bölüm 2

7.3K 786 190
                                    

Kızlar evlerinde üzerlerini değiştirip kına gecesi için hazırlıklarını tamamladılar. Yazlık rahat elbiseleri ve sandaletlerini giymiş olarak kınanın yapılacağı yere gittiler. Köy kahvesi bu tür organizasyonlar için en ideal yerdi. Alanı geniş, bahçesi kocamandı. Bahçenin ortasındaki büyük çınar ağacı süsleme konusunda çok yardımcı oluyordu. 'Bizim kahvede kınamız var' dendiği andan herkes neresi olduğunu bilirdi.

Her yer mor ve beyazın hâkim olduğu süslerle süslenmişti. Mor ve beyaz tüller uçuşurken arada bir köşeden diğer köşeye uzatılmış renkli ampuller parlıyordu. Songül etrafa göz atıp "Iğy" diye bir ses çıkarttı. Beğenmediği yüzünün her halinden belli oluyordu. Ecrin ona dirsek atıp içeri girdi. Songül aklındakini söylemek için beklemeye niyetli değildi. Ecrin'in kulağına eğilip sessizce "Bu ne ya? Görmemişler gibi her yeri süslemişler. Her yerden bir şey sarkıyor, göz yorgunluğundan başka bir şey değil. Hem mor ne? Kına dediğin kırmızı olur" diyerek durmadan eleştirmeye başladı.

Ecrin etraftaki insanlara gülümseyerek oturacak yer ararken Songül'ü susturmaya çalışıyordu.

"Sana ne kızım? Gelin istemiş yapmışlar, onun zevki. Sen evlenirken kırmızı yaparız"

"Ay yaparız dimi Ecrin?"

"Yaparız yaparız... Yeter ki şimdi sus"

Kadınlar, kızlar ortada kendinden geçmiş göbek atarken müziğin yüksekliğinden hiç rahatsız gözükmüyorlardı. Songül'ün "Hadi bizde oynayalım" ısrarlarına karşın Ecrin yerinden kalkmak istemedi. Songül'ü kırmamak için biraz oynadıktan sonra kına merasimini bahane ederek yerine geçti.

Kına yakılacağı zaman geldiğinde gelin ve damat sahnenin ortasına yerleştirilen sandalyeye oturdular. Gelinin başına kırmızı örtü takılırken damadın omuzlarına aynı örtüden koydular. Ellerinde çiçekli mumlar ile dönen genç kızlar şarkı söylüyorlardı.

Ecrin onlarca defa izlediği bu töreni yine içi burkularak izledi. İçinden mutlu olmaları için dua etti. Bu adetler aslında teferruattı. Asıl olan aynı çatı altında geçinebilmekti. Ellere kına yakılırken derin bir nefes aldı.

(Artık benim kınalı kuzum oldun, yarında gelinim. Bu son ağlaman olsun)

Kına yakıldıktan sonra oyun havaları tekrar başladı. Songül ve Ecrin gelin ve damadı tebrik edip ayrıldılar. Songül zar zor izin alabilmişti ve eğleneceği gecenin tamamını kına gecesinde geçirmek istemiyordu.

Sahile gidip Cunda adasına giden teknelerden birine bindiler. Kısa yolculuğun ardından adaya ayakbastılar. Sahil boyu uzanan balık restoranları dolmuş, garsonlar yetişebilmek için koşturuyorlardı. Sahilin bu ışıltılı görüntüsü güzeldi. Tanıdık birkaç simaya selam vererek yürüdüler. Burası küçük bir yer olduğu için yerli halk birbirini tanırdı. Yollarını değirmene doğru çevirdiler. Eski bozuk taşlar ve yokuş yürümelerini biraz zorlaştırsa da alışmışlardı buna.

Songül, eski taş evin önünde durdu. Ecrin de o durunca eve baktı. Tarihi yapı eski özelliğini kaybetmeden restore edilmişti ve ışıl ışıl parlıyordu. İçeri girdiklerinde şaşkınlıkla gözleri açıldı. Eski antika olduğu belli olan eşyaların ağırlıkta olduğu yer öyle güzel döşenmişti ki zaman tünelinden geçer hissi uyandırıyordu.

Koridor boyunca gaz lambalarının loş ışığı onlara yol gösterdi. Küçük bir bankonun arkasında duran genç çocuk gülümseyerek "Hoş geldiniz" dedi.

"Merhaba, biz bir şeyler içmek istiyoruz"

"Tabii efendim, hemen yan kapıdan avluya çıkabilirsiniz. Oradaki arkadaşlarım size yardımcı olacak"

GERÇEK YALANLAR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin