Bölüm 1: Fırtınanın Çocukları

1.4K 115 24
                                    

Ağzımda akşamdan kalma bir ezginin son kırıntıları, cebimde birkaç bozukluk Kurak Bölge'ye yakın bir bölgede geziyordum.

Oraya gitmez, sınırı hiçbir zaman geçmezdik. Çok tehlikeli ve yasaktı.

Tabii benim gibi kural tanımaz biriyseniz, ''Yasak'' nedir bilmezdiniz.

Bölgenin en güzel mantarları orada yetişiyordu. Ve yapmayı en sevdiğim şey boş zamanlarımda bölgenin etrafında dolanıp, gidebileceğim kadar uzağa gitmekti. Ayrıca o kahverengi ''Şeker Mantarları''ndan o kadar güzel yemekler yapılabiliyordu ki çektiğim ve çekeceğim her eziyete değerdi.

Saklandığım ağaçların arasından sınırı devriye gezen nöbetçileri izledim. Her ikisi de uygun adımlarla sınır boyunca yürüyor, sonra geri dönüp ortada buluşuyorlardı.

Bunları her gün yapmak ve şu çetin cevizleri her gün atlatmak o kadar zordu ki! Yavaşça ağaçların arkasında kalmaya devam ederek çitlerin altına kadar geldim. Uzun otlar kısa bedenimi çok iyi saklıyordu. Islak toprağın üzerinde süründüm ve çitlerin altından geçebileceğim kadar yer bulunca hızlıca ileriye doğru kaydım.

Mantarlar ileride bir ağacın altında bitmişti. Hızlıca oraya gidip kucağıma doldurabildiğim kadar doldurdum.

Geldiğim yoldan dönemezdim. Önceden bulduğum uzaktaki küçük patikaları kullanmalıydım. Koşarak ilerlerken, uzaklarda hava gürledi. Yağmur çok yakında yağacak gibiydi. Islanmak istemiyordum. Ormana daldığımda bir elimde mantarları tutarken diğer elimle de pelerinimin kapişonunu çekmeye çalıştım.

Hızlan Angelica. Hızlan! Çamurda bata çıka ilerlerken birden hava gürledi ve etraf aydınlığa büründü.

''Eyvah!'' Koşmaya başladım.

Tam çınar ağacının sağından dönmüştüm ki çitlerin oralardan bir ses duydum.

Gitmem gerekiyordu. Buradan hemen gitmem gerekiyordu.

Durma. Hiçbir şey için durma.

Yağmur buralarda uğursuzluk alemetiydi.

İlerle Angelica!

İçimde ki merakı bastırmak için kendimi ne kadar ikna etmeye çalışsam da olmuyordu.

Bir tarafım köye git derken diğer tarafım sese git diyordu. Adımlarmı çınar ağacının arkasındaki yola çevirdim.

Sesin nereden geldiğini bile bilmiyordum. İleride ki bir kayanın üzerinde kırmızı bir şey vardı.

Etrafına göz attım.

''Kimse var mı? Hey! Beni duyan birileri var mı?"

***
''Metsuki! Metsuki!'' Adımlarımı hızlandırırıken bir yandan da beni duyması için bağırıyordum. Öyle bir güçle yağıyordu ki, göz gözü görmüyordu.

Kucağımda ki kırmızı battaniyeye daha sıkı sarılarak, meydana girdim. İnsanlar etrafıma toplaşmış bir şeyim olup olmadığını soruyorlardı. Nefes nefese battaniyeyi göğsümde tutarken birilerine Metsuki'yi çağırmasını işaret ediyordum.

''Çabuk olun! Çabuk! Bunu görmesi gerek!'' Etrafıma daha çok insan toplanmıştı.

Metsuki insanları panikle yararak koştura koştura yanıma geldi. Saçları yağmurdan sırılsıklamdı.

"Angelica ne oldu! Bir şeyin yok ya!''

Her yerime dikkatle baktı. "Ne oldu? Neden bağırıyorsun böyle!"
Sesini yağmuru bastırmak için yükseltmişti. "Neler oluyor, korkutma beni!"

Ejderha ve Kitapkurdu (Fairy Tail GaLe/GajEvy FanFic)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin