** Şarkıya da bakmanızı tavsiye ederim, fice ve özellikle bu bölüme güzel gidiyor:)) İyi okumalar^^
****
"İşte geldik." Nihayet varmak istediğim noktaya ulaştığımda adımlarımı durdurdum. Bakışlarım, dudaklarımdaki gülümseme eşliğinde, ahşap dükkânının dışında gezinirken onun da baktığı yer benimkiyle aynı olmuştu. Bir süre gözleriyle inceledikten sonra ise bana döndü.
"Kitapçı mı?"
"Evet?" Sorusuyla bakışlarıma biraz tedirginlik hakim olmaya başlamıştı. Çünkü seveceğini düşünerek buraya getirmiştim ama şu anda emin değildim. İfadesini tam çözebilmiş sayılmazdım. "Sevmedin mi?" içimi kaplayan korku hissine engel olamıyordum. Söylememe gerek var mıydı bilmiyorum ama Sehun'un düşünceleri benim için çok değerliydi.
"Neden öyle düşündün?"
"Bilmiyorum. Yüz ifadelerini okuyamadım. O yüzden sevmemiş olabileceğini düşündüm."
"Normalde okuyabiliyor musun?" Gözlerini kısarak beni süzdüğünde omuz silktim.
"Bence... Genelde, evet." Sehun'un yüzüne bunun üzerine biraz alaycı biraz da küçümseyici bir gülüş eklenmişti. Nedenini bilmiyordum ama onu çözdüğümü düşündüğüm içindi sanırım.
"Bence... Arada, evet. Ama çoğunlukla, hayır."
"Neden böyle olduğunu düşünüyorsun?" Sehun bana bir süre bakıp omuz silkti. Ardından kitapçının içine doğru adımlarken mırıldandı.
"Boş ver. Belki ileride öğrenirsin." Söylediği gizemli şeylerin üzerinde durmayıp ben de peşinden kitapçıya girdim. Çünkü bilirsiniz, Sehun gizemin ta kendisiydi.
Çok bilinmeyen o büyük yerlerin aksine küçük, sıcak ve samimi bir yerdi burası. Aradığınız o eski kitapları bulabilir, orijinal basımlarını okuyabilirdiniz. İçeriye girdiğiniz andan itibaren kitapların kendine has kokusu bir parfüm misali burnunuza doluyordu.
"Luhan? Sen mi geldin?" yüksek rafların arasından çıkıp gelen kadın, bana doğru yaklaştığında başımla onayladım.
"Evet, özledin mi beni güzellik?" Kır ve kısa saçlı, hafif tombul olan kadın genç bir kız gibi kıkırdadığında kollarımı uzatıp ona sarıldım.
"Özledim tabii." Bana sıkıca sarılıp o büyükanne sıcaklığını hissettirirken gülümsedim. "Söyle bakayım hangi rüzgâr attı seni? Okuyacak kitabın bitti, değil mi?" kollarımdan ayrılıp söylemişti.
"Hem o hem de..." Bakışlarım Sehun'u bulup, onun etrafı inceleyen bedeninde durakladı. "Arkadaşımın da senin kitaplarından yararlanmasını istedim." Kendisinden bahsedildiğini anlayan Sehun bize dönüp utançla başını eğdi. Ben ise onun yanına gidip oradan konuşmaya devam ettim. "Sehun, büyükanne Kim'e selam verebilirsin." Biraz kısık bir sesle söylediğimde o da başını kaldırmadan eğildi.
"Merhaba, ben, Oh Sehun." Başını kaldırdıktan sonra ise büyükannenin bakışları onu baştan aşağıya süzmüştü.
"Ne kadar yakışıklı, efendi bir genç bu böyle." Bana dönüp söylediğinde Sehun ile yeniden gurur duyduğumu hissettim.
"Öyledir. Sehun'u seveceğinden eminim." Yanımda büzülüp duran Sehun'a bakıp kulağına doğru mırıldandım. "Sen gidip kitaplara bakabilirsin. Buna can attığın belli oluyor. Ben de gelirim yanına şimdi." İçeride kimse olmadığı için istediği gibi gezip bakınabilirdi. Zaten bu yüzden onu buraya getirmiştim. Rahat olması için. Hem de onu daha yeni birileriyle tanışmışken fazla germenin anlamı yoktu. "Sehun, biraz utangaç biridir. Onu o yüzden gönderdim. Ee nasıl gidiyor, sen anlat bakalım?" Açıklamamı yaparken de Sehun'a bir göz atmıştım. Saçma bir şekilde her an gözüm üzerinde olsun ki başına bir şey gelmesin istiyordum. Her ne kadar yanımdan ayrılalı 30 saniye kadar anca olmuş olsa bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Woori Doori // HUNHAN
FanfictionBiz ikimiz, sahiden de bir elmanın iki yarısı mıydık? Galiba, daha da fazlası...