****
Motorumu barın girişine park edip kilitledikten sonra havalı bir hareketle kaskımı başımdan çıkarmıştım. Elimi, rüzgarda hareketlenen açık kumral saçlarımın içinden geçirip onların da havalı bir şekilde uçuşmasını sağladım. Bunu yaparken de son derece iyi gözüktüğümden emindim. Zaten yüzümde bozulmayan yandan bir gülüş vardı ki onun sayesinde daha havalıydım. Tüm bu pozlara ise şimdiden başlıyordum çünkü bizimkiler her zaman cam kenarındaki masada otururdu. Böylelikle onların da havalı girişimi görmelerini sağlayacaktım. Eh, camdan bana bakmalarından anlaşıldığı üzere fark etmişlerdi de.
Ellerimi siyah, yırtık kot pantolonumun cebine attıktan sonra havalı adımlarla içeriye girdim. Bir anda tüm dikkatleri üzerime çektiğimi fark ediyordum ama bu çok normaldi. Baştan aşağıya siyahların içinde ayırt edilen tek şey beyaz ten rengim ve kumral saçlarımdı. Parlıyordum be! Böyle anlarda kendime bayılıyordum resmen.
Gözleri üzerimden çekmemek için sırıtarak çocukların yanına gittim ve Junmyeon'un yanındaki boşluğa oturdum. Sağ ayağımı sol dizimin üzerine attıktan sonra tek kolumu da koltuğun arkasına uzatmıştım.
"Selam." Arkadaşlarıma havalı selamımdan verdiğimde hepsinin bana tuhaf tuhaf baktığını fark ettim.
"Bu da kendini bir şey zannetmeye başladı iyice." İlk konuşan Jongin olmuştu.
"Bu salak havalı hareketlerinin bize de etki edeceğini sanıyor galiba." Kyungsoo Jongin'e doğru dönüp, eliyle ağzını örterek söylese de onu duymuştum. Müzikten uzak tarafta olduğumuz için bu zor olmuyordu.
"Sizi duyabiliyorum."
"Ne güzel işte. Belki şu saçma bakış ve oturuşa bir son verirsin bu sayede." Bu sefer de göz devirip Baekhyun söylenmişti. Tanrı aşkına! Kız avına çıkmıştım burada elbette havalı davranacaktım.
"Beni ve yakışıklılığımı kıskanmaya bir son verin." Suratıma tiksindirici bir ifade takınıp onlara bakıyordum.
"Tabii dünya üzerinde kıskanacak kimse kalmadı da seni kıskanıyoruz. Brad Pitt, David Beckham, Leonardo Di Caprio falan kim ki yüce Luhan'ın yanında." Baekhyun yeniden söylendiğinde Chanyeol kaşlarını çatmıştı.
"Sen onları yakışıklı mı buluyorsun?"
"O adamları tüm dünya yakışıklı buluyor, Chanyeol." Baekhyun yine göz devirirken Chanyeol de ona doğru döndü. Bir çiftin arasında iç savaş başlatmak üzereydim sanırım.
"Sen tüm dünya ile bir misin? Tüm dünya camdan atlasa sen de mi atlayacaksın?"
"Bu ne saçma örnek böyle." Jongin kınayıcı bakışlarıyla söylediğinde Kyungsoo da konuşmaya dahil oldu.
"Bence Chanyeol haklı. Tüm dünya bulsa bile Baekhyun'un Chanyeol'e saygıdan bunu yapmaması gerek. Ya da ne bileyim o isimlerin arasına Chanyeol'ü falan da eklemeli. Kıskanmaya hakkı var." Kyungsoo'nun son derece anlamsız, saçma ve tuhaf savunmasından sonra hepimiz şaşkınca ona bakıyorduk. Çünkü ortada sürekli kedi köpek gibi didişen bir ikili vardı. Chanyeol ile Kyungsoo. Bu ikili her ne olursa olsun aynı düşünceyi savunmazlardı. Biri beyaz derse diğeri siyah, biri doğru derse diğeri yanlış derdi. Bu durum sürekli bu şekildeydi. Asla şaşmamıştı. Ve şimdi ise Kyungsoo'nun Chanyeol ile ilk defa aynı konuyu savunduğuna şahit oluyorduk. Ama savunması öylesine saçmaydı ki bu, durumu daha garipleştirmişti. "Ne var? Ne bakıyorsunuz öyle?" Bu küçük adamın aramızdaki en asi, en agresif kişi olduğunu da mı söylemem gerekiyordu?
"Savunduğun düşünce en az Chanyeol'ün söylediği şey kadar saçma." Baekhyun surat buruşturarak söylenmişti. Haklıydı da.
"Kyungsoo, sen az önce cidden de Chanyeol'ü mü savundun yoksa bana mı öyle geldi?" Junmyeon inanamaz bir halde söylediğinde Jongin şoku atamamış gibi Kyungsoo'ya bakıyordu. Yine de bir şeyler mırıldanmaya çalışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Woori Doori // HUNHAN
FanfictionBiz ikimiz, sahiden de bir elmanın iki yarısı mıydık? Galiba, daha da fazlası...