25. Bölüm - Şimdi aramızda bir dağ

1.1K 133 175
                                    

** Şarkıya bakın yavrukurtlarım, en sevdiklerimden biri. İyi okumalar ♥

**** (LUHAN) (1 ay sonra)

"Sehun?" alelacele koridorda yakaladığım Sehun, kapının önünde montunu giymiş evden çıkmak için hazırlanıyordu.

"Efendim?" Bana dönmeden, atkısını bağlarken mırıldandı.

"Nereye gidiyorsun?" olduğu yerde duraksayıp tedirgince bana döndü. "Yine mi atölyeye?" silik bir baş hareketiyle beni onayladığında iç çektim. "Ne zaman gelirsin?" artık pes etmem gerektiğini biliyordum ama aptal âşık tarafıma engel olamıyordum. Koskoca 1 aydır defalarca kez bu olayı yaşasak da ben hala akıllanmadan soruyordum işte.

"Geç gelirim." Yine aynı cevabı aldığımda yüzümde buruk bir tebessüm oluştu.

"Belki... Bir şeyler yaparız diye düşünmüştüm. Artık pek vakit geçiremiyoruz." Boş bakan gözlerinden kısa bir an titreme geçse de kendini çabuk toparladı. Boğazını birkaç kez temizleyip kendini konuşmaya hazırlar gibi bir hale bürünmüştü. Böyle yaptığı zamanlarda konuşmanın onun için zor olduğunu düşünmeden edemiyordum.

"Biliyorum ama... Yapmam ya da düzeltmem gereken ödevler var."

"Okul tatilde, Sehun. Hala ne ödevi?" kaşlarım çatılsa da sesim çaresiz çıkıyordu. Sürekli onun tarafından bahanelerle ekiliyordum ama buna itiraz edecek adam akıllı gücüm bile yoktu. Sehun'a karşı hep güçsüzdüm.

"İçime sinmeyenleri tekrar yapıyorum." Dümdüz bir sesle açıklarken ağlamak istiyordum. İfadesi ve ses tonu canımı yakıyordu.

"Atölye 9'da kapanıyor ama sen her gün gece yarısından sonra eve geliyorsun. Anlamıyorum. O kadar saat neredesin?"

"Atölye kapanıyor ama başkalarına. Bende anahtarı var. İstediğim zaman girip çıkıyorum." Açıklamasına nefesimi sertçe vererek güldüğümde Sehun'un bakışlarını yüzümde hissettim. Ona baktığımdaysa hızlıca geri çekmişti. "Sorgun bittiyse... Çıkmam gerek." Gözlerim akmak için yanarken bu lafının üzerine söyleyecek bir şey bulamıyordum. Ne desem yetersizdi. Ne desem benden köşe bucak kaçan bu adam için anlamsız kalacaktı. O yüzden de dudaklarımı birbirine bastırıp elimle kapıyı işaret ettim. Ardından arkamı dönüp birkaç adım atmıştım ki sesiyle duraksadım. "Dolapta senin için yaptığım yemek var. Akşam ısıt ve ye. Aç kalma." Şimdi de beni mi düşünüyordu? Böyle davranması fazlasıyla sinir bozucuydu. Ama ona bir şey diyecek de değildim. Onun aksine o, hala benim değerli Sehun'umdu. Bu yüzden de sadece omuz silkip odaya yürümekle yetinmiştim.

Koridorda ilerlerken çarpan kapının sesiyle irkilsem de durmayıp kendimi odaya sürükledim. Yatağa yatıp yorganı başıma kadar çektiğim gibi gözyaşlarımı serbest bırakmıştım.

1 aydır, koskoca 1 aydır, her günümüz böyleydi. Daha da korkuncu her gün daha kötü hale gelmemizdi. Eski bizden eser yoktu. Ne eski neşem ne mutlu günlerimiz ne de eski Sehun vardı.

Ailesinin yanına gittiğimiz o günden, daha doğrusu o öpücükten beri bambaşka biri haline gelmişti. Ve ben artık 1 aydır bastırdığım gözyaşlarımı tutamıyordum. Ruh halim inanılmaz bozulmuştu ve bu da gözlerimden açığa çıkıyordu. Çünkü ona bir şey diyemiyordum.

Tanıdığım, tanıdığımı sandığım, Sehun o öpüşmeden sonra bir anda değişmişti. Benden sürekli kaçıyordu. Sabah ben daha uyanmadan evden çıkıp, gece de uyuduktan sonra geliyordu. Kendisini gün içinde en fazla 5 dakika görebiliyordum. Sadece 'günaydın, iyi geceler, nasılsın ve iyiyim' başlıkları altında geçen 4 adet konuşmamız vardı. Bazı günler o bile yoktu. Çünkü birbirimizi görmüyorduk.

Woori Doori // HUNHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin