32. Bölüm - Benim solumdaki kişi

1K 115 246
                                    

**** (SEHUN)

Chanyeol ile iki saat süren oyunumuz bittiğinde beklemeden kalkmıştım. Eğer bana kalsaydı ilk turda evime gidecektim. Ama o kadar ısrarcı davranmıştı ki kalmak zorunda hissetmiştim. Zaten bu da ayrı garipti. Chanyeol, bana karşı daha önce bu kadar ısrarcı biri olmamıştı. Baekhyun gibi o da isteklerimi dikkate alır, ne dediysem üzerime fazla gelmezdi. Muhtemelen Seyoon'u biliyordu, Baekhyun'un anlattığını düşünüyordum.

Yine de bir şekilde Chanyeol ve Baekhyun'un elinden kurtulup evimin kapısına gelmiştim. Kilidi deliğe takıp kapıyı açtığımdaysa kocaman gülümsedim. Luhan ile henüz 1 haftadır beraberdik ama ben çoktan ondan bir saat bile ayrı kalamayacak bir hale gelmiştim.

Onun hayatımın aşkı olduğunu hissediyordum. Aslında en başından beri bunu bilsem de artık çok daha emindim. Biz birbirimiz için yaratılmış gibiydik. Çünkü başka kimseyi bilmiyordum kollarıma aldığımda dünyam burada diyebildiğim... Ya da başka kimse yoktu varlığıyla bile huzur bulduğum... Ondan başka kimse yoktu kokusunu hissettiğimde gerçek bir nefes aldığımı bildiğim... Bir tek Luhan vardı. Bir tek onunla tam gibiydim. Eksik olan elmamın diğer yarısıydı. Çoktan içimi onunla tamamen doldurmuştum.

"Luhan?" eve girdiğim gibi ona seslenmiştim çünkü acilen kollarımın arasına almam gerekiyordu. İlerledikçe burnuma gelen hafif yanık kokusundan dolayı yüzümü buruşturup tekrar Luhan'a seslendim. "Luhan, evde misin?" Işık falan da yanmadığı için meraklanmaya başlamıştım. Bir işi olsaydı bana haber verirdi bence.

Montumu ve ayakkabılarımı çıkarıp içeriye doğru ilerlerken mutfaktan loş bir ışığın geldiğini görmüştüm. Bu yüzden de adımlarımı oraya yönlendirdim. Yükselen kokuya aldırmadan içeriye girdiğimde Luhan'ı mutfakta, masanın başında, bana gülümserken bulmuştum. Karanlık mutfağı sadece mumlar aydınlatıyordu. Yemek masası kuruluydu ve üzerinde iki kişilik servis vardı. Luhan ise kendi sandalyesinde oturmuş bana bakıyordu.

"Luhan? Neler oluyor? Elektrikler mi yok?"

"Hayır, var."

"O zaman bu mumlar da ne?" kaşlarım, bir tebessümle beraber, çatılırken Luhan gülümsemesini hiç bozmamıştı.

"Romantik olsun diye."

"Ne olsun diye?" gülmemi bastırmaya çalışıyordum çünkü Luhan'ın bakışları ciddileşmişti. Herhangi yanlış bir cümlemde tavır yiyecek gibiydim.

"Romantik." Sesi bir nebze daha düz gelirken derin bir nefes alıp karşısına oturdum.

"Öyleyse bu da bizim için ha?" elimle masayı gösterdim. Luhan ise başıyla beni onaylamıştı. "Benim bilmediğim özel bir sebebi var mı?"

"Sadece... Beraber vakit geçirelim istedim."

"Öyle mi?" gülümseyerek onun ifadesini süzdüm. "Hoşuma gitti." Luhan'ın üzerinden çektiğim bakışlarımı etrafa çevirdiğimde ocağın üzerinde olan tencereleri görmüştüm. "Yemek mi yaptın sen?" başını hevesle sallarken kokunun kaynağını bulduğumu düşünüyordum. Luhan mükemmel biriydi, neredeyse kusursuzdu ve ben onu çok seviyordum. Ama dürüst olmalıydım yemek yapmaktan ya da mutfaktan azıcık bile anlamıyordu.

"Yiyelim mi?" yaptığı yemeğin sonucunun ne olduğundan emin değildim ama onun hevesini kıracak da değildim. Bizi düşünüp böyle güzel bir ortam hazırlaması, emek vermesi ve benim için çabalaması bile bana yeterdi.

"Olur." Ayaklanıp servis yapacağım sırada elini kaldırdı.

"Ben yaparım servisi."

"Pekâlâ." O nasıl olmasını istiyorsa ayak uyduracaktım. Uysallığım üzerine Luhan'dan da yanağıma bir öpücük kazanmıştım. Buna tebessüm edip önümdeki tabağı alan Luhan'ı izlemeye başladım. İşini dikkatli bir şekilde yapıyordu. Önce fırından çıkardığı tavuğu ve tenceredeki makarnayı tabağa koymuş ardından da tabağa bir tutam maydanoz bırakmıştı. Hazır edip önüme koyduğu tabağa ilk baktığım anda çok fazla bir şey anlamamıştım. Tavuk kızarmış görünüyordu, makarnanın ise sosu kahverengiydi. Ne yaptığını bilmediğimden belki de olması gereken bu diye düşünmüş, üzerinde durmamıştım.

Woori Doori // HUNHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin