İyi okumalar melekler ❤️
" Tamam Yekta. Anlaşmayı kabul ediyorum. Hakan'ı geri ver..." Yekta'nın tüm şaşkınlığı üzerindeyken, deniz göz yaşları eşliğinde cümlesini devam ettirdi.
" Kızıma iyi bak olur mu?" Ağlıyordu Deniz. Sanki yıllardır hiç ağlamamış gibi. Hüznü içinde birikmiş gibi. Yekta bile yüz ifadesini değiştirmişti bu cümleye karşın.
" O hep iyi olacak Deniz, Hakan'ı bu kadar sevdin mi cidden?" Bir zamanlar onun için kırk takla atan kızı görmek Yekta'ya garip gelmişti.
" Onu sevdim, o beni sevmeye kıyamazdı. Sen saçlarımın katilisin."
" Çok değiştin Deniz. Eski küçük kızı hatırlıyorum. Utangaç ve masumdu. Korkaktı... Bu Deniz o değil. Şu haline bak, sonucu ne olursa olsun değişmemeliydin."
" Bunu söyleyenin sen olması da değil mi acı olan?"
" Belkide. Ama sana şunu söylemeliyim, Hakan eski Hakan değil. Bunu unutma. Sonra gelip bana hesap sormada. Gerçi beni bulabilirsen." Yekta pişkin pişkin gülerken Deniz tüm şaşkınlığıyla ona bakıyordu.
" En fazla ne yapmış olabilirsin ki? Her neyse. O nerde?"
" İtalya'da."
" İtalya'mı? Ne zaman ve nasıl oldu?"
" Bunları boş ver. Şimdi sana bir telefon vereceğim. Ordan ara kimdeyse çocuklar. Getirsinler. Sonra ben onlara yeri söylerim."
" Hakan'ı vermezsen soyunu kuruturum Yekta Kaya."
" Tamam dedik, bekle burda telefonu getireceğim." Yekta çıkarken kapıyı kilitlemeyi ihmal etmemişti. Aradan 5 dakika ya geçti ya geçmedi yemek getiren adam telefonla girmişti odaya.
" Buyrun Deniz Hanım? Burada olacağım. En fazla 2 dakika süreniz var. Yanlış bir şey söylediğiniz takdirde Hakan Beyi bir daha göremeyeceğinizi Yekta Bey söylememi istedi."
" Tamam ver." Deniz telefondan Necip'in numarasını çevirmişti. Bir iki çalışta açılmıştı zaten.
" Efendim?"
" Benim Deniz."
" Abla nerdesin sen geberdik burda korkudan, adresi at geliyorum."
" Hayır çocukları hazırla, birazdan Yekta sana adres söyleyecek oraya getir."
" Çocukları derken abla? O adam birşey mi yaptı sana?"
" İşte hazırla. Tamam kapatmam gerek."
" Yani Hera'yı değil mi abla."
" Aynen ablacım. Kapatıyorum." Deniz telefonu teslim ettikten sonra yatağa uzandı ve adamın çıkışını izledi. Saatlerdir uyumamıştı. Belki bir kaç saat. Dinlenmesine iyi gelirdi. Belki biraz kafasını toplardı. Çok geçmeden kafasında ki onca düşünceyle uykuya daldı...
----
Aradan geçen on saat sonra Yekta, kapıyı açtı ve Deniz'i dürtmeye başladı.
" Kalk, gidiyoruz." Deniz yavaşça kalkarken gözlerini ovaladı.
" Nereye? Saat kaç?"
" akşam on bir , Hakan'ı vereceğiz sana. Karşılığında sende çocukları. Hadi kalk artık."
" Tamam lavaboya gideyim. Bir de elbiselerim nerde?"
" Dolapta. Çabuk ol."
Deniz hızlı bir şekilde banyoya girip, üstünü değiştirdi ve saçlarını rastgele elleriyle düzeltti. Kapının aralık olduğunu fark etti. Merdivenlerden topuklu ayakkabılarının ritmiyle aşağı inerken etrafını incelemekten alıkoyamadı kendini. Bu duvarlar hapsetmişti çığlıklarını, bu merdivenler seyretmişti yediği dayakları...
" Hazır mısın?" Yekta'nın bu cümlesiyle Deniz geçmişinden sıyrılmıştı.
" Evet çıkabiliriz."
" Aslında 1 saat sonra göreceksin Hakan'ı, İtalya dan henüz gelmemiş. Bir saat daha burdayız." Yekta'nın bunu söylemesi üzerine Deniz derin bir iç çekti.
" Ben odaya çıkayım o halde." Bu cümlesi üzerine Deniz tam arkasını dönüp gidiyordu ki, Yekta'nın onu kolundan tutup durdurmasıyla birlikte Deniz bir kaç adım daha Yekta'ya yaklaştı. Bu iki göz birbirine geçmişin hasarıyla kenetlenirken bu yakınlık çok uzun sürmedi. Deniz kolunu kurtardı ve bir kaç adım geriye gitti. Daha sonra Yekta'nın sözleriyle biraz daha duraksadı.
" Burada oturabilirsin." Yekta söylemişti bunu. Deniz kafasıyla onayladıktan sonra siyah deri koltuklara ilerledi. Yekta ise tam köşede duran vitrine.
" Şarabın nasıl olsun? Kırmızı? Beyaz?"
" İstemiyorum."
" İsteyip istemediğini sormadım, nasıl içersin dedim." Yekta'nın bu sözcükleri Deniz'i oldukça germişti. O eski Deniz değildi. Onun emirlerine de uymak zorunda değildi. Ama ipin ucunda Hakan vardı ve Yekta'nın huyuna gitmesi daha doğruydu.
" Kırmızı." Deniz'in sözü üzerine vitrindeki kırmızı şarabı ve kadehleri alan Yekta, Deniz'in yanına ilerledi. Şarabı doldurup, kadehlerden birini Deniz'e uzattı. Deniz bir yudum almadan Yekta konuşmaya başladı.
" Biliyor musun Deniz? Hayat tesadüflerle ve karmaşayla dolu." Yekta böyle söyleyince Deniz'in kafasını kurcalayan garip şeyler olmuştu.
" Nasıl yani?" Bunun üzerine Yekta sinsice gülümseyip, sözcüklerini devam ettirdi.
" Kızımın biyolojik annesinin, abim Hakan için ağlıyor olması içler acısı..."
Evet bir bölümün daha sonuna geldik. Beklentilerinizi karşılar mı? Bilmiyorum fakat her bölüm de atraksiyon olmaz diye düşündüm ve bölümü uzun tuttum ❤️ Öptüm 💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Bebeğim!
RomanceBebeği elinden alınan bir anne ne kadar dayanabilirdi çocuğunun yokluğuna? Bu Deniz'in hikayesi. Bir zamanlar aşık olduğu adamdan intikam mı alacaktı? Yoksa kızı için savaşan bir anne olarak mı devam edecekti? Oku ve gör :)