~13~

4.3K 140 12
                                    

Merhaba! Sizi özledim. Bölüm sonunda görüşürüz iyi okumalar ❤️

" Kızımın biyolojik annesinin, abim Hakan için ağlıyor olması içler acısı..." Bunu söyleyen Yekta'ya karşı Deniz'in elindeki şarap kadehi yere düşüp paramparça olmuştu.

   Şarap tüm yeri ıslatmaya devam ederken Deniz'in ağzından kelime çıkmıyordu. Yalan olmasını istiyordu. Yalan olmasını... Uzun bir şaşkınlık sonrası Deniz konuşabilmişti.

" Yalan söylüyorsun! Değil mi? Yalan de bu. Yalan de!"
   Yekta'nın gülümsemesi yüzünde yavaş yavaş yerini alırken Deniz cümlesine devam etti.

" Yekta yalan olduğunu söyle. Yalvarırım. Bana bunu yapma Yekta!" Deniz ilk kez yalvarmıştı. Yıllar sonra ilk defa. İlk defa kendini güçsüz ve muhtaç hissetmişti.

" Otur anlatacağım." Dedi Yekta. Düzdü sesi. Ne bir duygu barındırıyordu, ne de merhamet...

" Ya anlatsana Yekta! Ne yapmaya çalışıyorsun yine?"

" Otur dedim sana Deniz!" Yekta'nın sesi iyice yükselmişti. Ama neyeydi bu siniri? Deniz gayet normal bir tepki vermişken, neyeydi bu hiddet?

   Deniz kafasını sallayarak Yekta'nın anlatmasını istedi.

" 10 yaşındaydım annem intihar ettiğinde." Yekta yere bakıyordu bu cümleyi kurarken. Deniz şaşırmıştı. Beklemiyordu açıkcası.

" Odasından pek çıkmazdı, kapı genelde kilitliydi. Arada onu yemek saatlerinde görürdüm." Yekta şarabından bir yudum daha alıp bir kaç saniye sonra devam etti.

" O öldükten 8 yıl sonra 18. yaş günümde babam hediye olarak bana bir anahtar verdi. Şaşkınlığım üstündeydi. Evdeki  diğer odaların anahtarlarına benziyordu. Babam sadece 'Annenin  odasına git' dedi. Bende öyle yaptım. Odada beni babamın söz verdiği arabanın anahtarının falan beklediğini düşünüyordum. Kapıyı açtığımda burnuma bir rutubet kokusu girdi. Şaşırdım önce. Babamın durumu iyiydi, bir odaya bakım yaptırmak onun için hiçde zor değildi..."

   Deniz dikkatli bir şekilde Yekta'nın gözlerinin içine bakarken, Yekta kadehine biraz daha şarap doldurdu ve devam etti.

" Odaya girdiğimde biraz ilerleyip, yatağın üstünde ki ışıltılı kutuydu dikkatimi ilk çeken. Kutuyu açtığımda içinde bir kaç tane mektup ve bir kolye vardı. Mektuplardan birine gitti elim. Raif diye birinden anneme gelmişti. Açtığımda çocuğumuz iyi diyordu. Onu merak etme falan diyordu. Bir kaç tanesini de açtığımda aynı şeyler. Anlayamadım önce. Koşa koşa aşağı babamın yanına indim. Babam 'Öğrendin mi evlat bir abinin olduğunu?' Deyince jeton düştü bende. Annem önceden evliymiş. Babamın arkadaşıymış adam. Babam aşık olunca kaçırmış annemi. Tehdit etmiş. Abimi yıllarca aradım. Annemin yazdığı ilk ve son mektupta Barış yazıyordu. Ona göre araştırdık her yeri. Ama yoktu, ne barış diye biri ne bir iz..."

     Deniz cümleyi kesmeden dinlemişti, Yekta susunca o da konuştu.
" Barış diyorsun ya, Hakan değilmiş işte."

" Sözümü kesme de dinle Deniz!" Deyince Deniz yerine sinip, başıyla onayladı Yekta'yı. Yekta devam etti.

" Daha sonra 2013 de bir telefon geldi. Senin beni bulmak adına ünlü işadamı Hakan Seyhan'la evlendiğinle ilgili. Babası Raif Seyhan'ında onlara her konuda yardım ettiğini falan söylediler. Adam telefonu kapadıktan sonra 'Raif Seyhan... Raif Seyhan' ismi kulaklarımda çınladı durdu. Sonra adamı anneme gönderilen mektuptaki isimle uyuştuğunu gördüm. Adamı buldum, gözünü korkuttuk itiraf etti."

" Devam etsene! Yalan hepsi! Koca bir yalan."

" Hikayenin devamını Hakan anlatır sana Deniz, hadi gidelim vakit geldi..." Deniz kafasını sallamakla yetindi. İnanmıyordu Yekta'ya. Tesadüfün böylesi de olmazdı ki!

Arabaya bindikten sonra yolculuk sakin geçti. Yekta'nın arabasının radyosunda çalan sıkıcı müzikler dışında. Yolda sadece bir tabela görmüştü. Bu yol Aydın'a giden yoldu. Boş bir arazinin içine yapılmış terk edilmiş bir depoya yaklaştılar. Deniz indiğinde. İki üç siyah araba peş peşe geldi. Birinden Cengiz, Necip ve diğerleri indi. Deniz'in yanına gelecekleri sırada Yekta'nın adamları Deniz'e doğrulttukları silahla bir kaç adım geri gitti. Yekta konuşmaya başladı.

" Nerde lan çocuklar!" Yekta'nın bunu söylemesi üzerine Necip konuştu.

" Adamlarına haber verdik. Eski asfaltta ben arabadan çocuklarını sende Hakan Beyi indireceksin."

" Tamam. Gidelim o halde." Yekta'nın sözü üzerine Necip cevap verdi

" Peki tamam."  Deniz ve Yekta arabaya ilerlerken, Yekta'nın adamları ve Deniz'in kilerde arabalarına bindi. Deniz, yolda giderken camdan Necip'in arabasının açık camından göz kırpmıştı, Necip ise kafa sallamıştı.

    Boş yola geldiklerinde onları biraz ilerde bir araba bekliyordu. Yekta ve Deniz arabandan indiğinde bir adamı Necip'lere doğru hızlıca ittiler. Deniz önce şaşırdı, sonra aklına gelen soruya engel olamadı. 'Bu adam Hakan olamazdı.' Hemen Yekta'ya döndü.

" Hakan değil o. Yalan söyledin!"

" Hakan o Deniz. Sana değiştiğini söylemiştim."  Bunu söyleyen Yekta'ya Deniz iğrenir tavırlarla baktı ve arabasına ilerledi. Hakan o kadar değişemezdi! İmkansızdı bu!

" Kızım ve oğlum nerde lan orospu çocukları!" Dedi Yekta, Deniz'in adamlarına.

" İlerdeki arabadalar."

" Bekleyin ben onları almadan hiç bir yere gitmiyorsunuz."

O sırada bir ses duyuldu, ' Baba kurtar bizi!' Diye Yekta ve adamları hızla koşarken Deniz hızlıca arabayı sürmelerini söyledi. Uzaklaşalı bir kilometreye yakın olmuştu fakat hala gözüküyorlardı, araba Yekta ve adamlarına iki kilometre uzaklıktaydı ve tamda tahmin ettiği gibi koşuyorlardı. Deniz o sırada yan arabada ki camı seyreden Hakan'a baktı ve Necip'e;

" Hazır. Gönder Yekta Bey'e hediyesini." Dedi ve güçlü bir ses duyuldu geriden, arabayı alevler almıştı. Deniz daha hızlı sürmelerini istedi. Bir yandanda ağlıyordu. Aradan on dakika geçti ve Necip'in telefonu çalmaya başladı. Yekta, Deniz'in konuşmasına izin vermeden kendi konuştu. Nefes nefese ve duygusal bir sesi vardı.

" Yapmadım de! Öyle bir şey yapmadım de ki senin Azrail'in ben olmayayım!"

     Deniz buruk bir sesle cevap verdi.

" Sende kalacaklarına, öldürmeyi tercih ettim. Orda buluşacağız biz bebeklerimle:"

" Lan senin Azrail'in olucam lan! O arabada bir anda öldü ya benim çocuklarım. Sen her gün yalvaracaksın ' Yekta beni öldür' diye. Senin yedi ceddini ben diri diri yakacağım,"

" Tren geçti Yekta, el salla!" Deniz arkadan gelen siren seslerini duymuştu. Deniz gerçekten bu kadar acımasız birimiydi? Öldürmüş müydü çocukları?

    Öteki yandan telefonu parçalarken zaferle güldü Deniz, büyük bir zaferle!

Bebişler, nasıl beğendiniz mi? Ortalık baya karıştı! Açıkcası Deniz'in tarafında olan biri olarak ' Geber Yekta' diye diye yazdım bölümü. Hadi bakalım Yeni bölümde görüşürüz. ÖPTÜM 💋💋

Benim Bebeğim! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin