Çırak Savaşları

1K 92 9
                                    

Uzun kuyrukta saatlerce beklemekten yorulmuş etrafta kibirli konuşan yaşıtlarını dinlerken bir an intihar etmeyi bile düşünmüştü, çünkü bu çocuklar hem kendisiyle yaşıt hem de büyük sözler söyleyen çevrende ki insanların sanki hiçbir değeri yokmuş gibi tepeden bakıyor onların değersizliğini vurgulamaya çalışıp çoğu öğrencinin nefretini üzerine çekmeyi başarıyor, üstüne aradaki statü farkını ortaya koyup vahşice aşşağılamaktan geri kalmıyorlardı, tanrı şahit ya arenanın katı kuralları olmasa büyük bir savaş çıkar, hastalıklı zihinlere sahip öğrenciler çöpten daha değersiz olarak nitelendirdiği diğer insanlara acımasızca saldırırdı ama arenanın bir diğer kuralı ise arenada karşı karşıya bir savaş başlamadan kimse birbirine zarar veremez, zarar veren olursa bedelini canıyla öder, bunun gibi katı ve birçok kural arenaya hakimdi.

.
.

Uzun bekleyişin üzerinden nihayet sıra kendisine gelebilmişti, birkaç kıskanç göz kendisini izliyor ne kadar farkında olsa bile kimseyle yakın temasa girmeden yetkilinin kendisine uzattığı parşömene enerjisini göndererek kuralları kabul ettiğini belirten birkaç söz mırıldanmış, arenada savaşa katılacak çıraklara ait bölümde savaş sırası kendisine gelene kadar, arenada ki savaşları izleyerek vakit öldürmeye başladı.

.
.

Basit savaşlar bitmiş birkaç yüz çıraktan geriye asıl savaşların başladığı belli oluyordu. Arenada savaşan iki kız, birisinin suikastçi olduğu yüzünde ki keskin ifade ve elinde ki mor renkli kısa hançeri bir usta gibi kavrayışından belli oluyordu. Rakibi ise kendisi gibi güzel bir kız fakat büyücüydü, ne kadar suikastçiler görünmezliği, hızları ve ani öldürmeleri ile nam salmış olsalar bile bir büyücü kessinlikle hafife alınmamalıydı, büyücüler de en az suikastçiler kadar tehlikeli ve ellerinde her zaman bir koz olduklarını belli eden tiplerden oluşmaktaydı.

İkisinde de kibirden eser yoktu, birbirlerini ilk birkaç dakika süzmüş ilk hamle yapan tabi ki suikastçi kız olmuştu, savaş ne kadar uzun süreceği düşünülse de kızın kullandığı garip teknik rakibinin hemen arkasında konumlanmasını sağlamış tek darbede rakibini bayıltarak en hızlı biten savaşlar arasına girmişti. Arena kuralları gereği öldürmek yasak olmasa da istenilmeyen bir sonuç doğurmasını istemedikleri için rakibin pes etmesi veya bayılması halinde kazanan belirleniyordu, yani öldürmek şart olmamak ile birlikte savaşan çırakların insafına bırakılmış bir oyundu.

O sırada arenanın başka bir köşesinde biy büyücü ve savaşçının savaşı çok dikkat çekiyordu, sacaşçının sarsılmaz duruşu ve aşılmaz defansı olsa da aradaki mesafe onu zor duruma sokuyor büyücü erkek kendisine yaklaşmasına izin bile vermemek ile birlikte nefes almadan büyülü sözler mırıldanarak aradaki mesafeyi aşmamasını daha da zorlu kılıyordu. Savaşın sonucunu büyücünün kazanmasına yoran binlerce izleyici, savaşçı çocuğun kimse fark etmeden büyücüye yaklaşık kafasını bedeninden uçurana kadar belliydi, bu görsel izleyicileri yanıltmak ile kalmamış herkesin küçük dilini yutmasına sebep olmuştu, büyücülerin defansı oldukça düşük olsa bile mesafeyi korudukları sürece kazanmaları hep büyük ihtimaller ile değerlendirilirdi, savaşçıların defansı ne kadar yüksek olsa bile bir büyücü ile arada mesafe olunca zırhı sağlam içi boş gibi sürekli olarak savunmada kalıp saldırıları atlatmaya çalışarak savaşı uzun sürdürseler bile sonuç çoğu zaman büyücülerin aleyhine oluyor savaşçılar hep mesafe engelinden dolayı yeniliyordu. Birçok büyük savaşta güçlü büyücüler adeta mumla aranıyor, savaşlarda piyon görevi gören askerlerin canı bir hiçmiş gibi tek tek alınırken en güçlü olanları büyücüleri koruyarak savaşın mutlak galibiyet ile sonuçlanmasını sağlıyordlardı. Adaletli gözüken herşeyin arkasında belli bir adaletsiz yatmaktaydı, düzen olarak adlandırdıkları herşey için bir düzensizlik her zaman mevcuttu.

.
.

Biten iki değişik savaşın ardından çıkan diğer çıraklar da savaşmış sonunda sıra Feng'e gelmişti. İsmini duyduğunda arenanın içine geçti, bir köşede rakibinin kibirli bakışlarına karşı hiçbir hareketlilikte bulunmamış olduğu gibi bekliyordu, ilk saldıran her zaman rakip olmalıydı en fazla açığı her zaman ilk harekete geçen kişi verirdi ona göre savaşın seyiri değişebilir, daha fazla açık yaratmak için sözlü saldırı bile bazen gerçek savaştan daha hızlı sonuç aldırabiliyordu.

Karşısında ki rakibin seyircilere yaptığo şovun bitmesiyle ortam elle tutulur bir gerginlik seviyesine yükselmişti bunun en büyük nedeni ise Feng'in karşısında ki çocuk en sevmediği insan tiplemesi olup kendisi haricinde başka kimseyi düşünmeyen yaptıklarının bedelini ödemeyeceğini düşündüğü için istediği herkese üstünlük taslayabileceğini düşünmeleri en büyük sebeplerin başındaydı.

.
.

Sıfatı Feng'e baktıkça daha çirkin bir hal alıyordu, açıkça Feng'i ciddiye almadığı belliydi, Feng sakince çirkin yüzlü çocuğun kendisine büyük bir hızda gelmesine izin vermiş, seyirciler ise bunu bir intihar olarak görüyordu. Kendisine hızla yaklaşan sineğin hızı aslında Feng'in sıkılmasına yol açmış esneyip uykusu gelmiş gibi ayağını yere sertçe vurarak ritim tutuyordu. O sırada kimsenin beklemediği birşey gerçekleşti savaşçı çocuk Feng'e hızla saldırmak için uzun gümüş ve altın renklerin karışımı olan kılıcını çekmiş tam Feng'e saplarken, Feng kimsenin beklemediği bir hız ile savaşçının kendisine uzanan kılıcını elinden büyük bir hız ile almış, ardından poposuna savurduğu hafif tekme ile yüz üstü birkaç metre takla açarak yerde utanç ile sürünmesine izin vermişti. Etrafına aldırmadan eline aldığı basit kılıcı sahibinin boynuna dayamış sanki olabilirmiş gibi daha büyük bir utancın içinde kalmasona sebep olmuştu, bugün bir savaşçı gibi onuruyla yenilmek bir yana kendi kılıcı ile yenilmiş olmanın verdiği utanç ile klanını ve kendisinden beklentilerinin büyük olduğunu bilen ailesini utandırmıştı. Herkes bilir ki bir savaşçı kim olursa olsun kendi kılıcı ile savaşta yenilirse kimse ona asla saygı duymaz aksine gerçek bir çöp olduğu yüzüne vurulurdu. Dünyanın acımasızlığını bu basit savaştan bile ders çıkarmak mümkündü.

.
.

Şaşkın bakışlar eşliğinde arenadan ayrılıp diğer savaşlara daha fazla zaman ayırmadan konağına gitmiş, aptal savaşların bir an önce bitmesini umut ediyordu, savaştan sonra kasabadan ayrılacak kafasında oluşturduğu geleceğe yönelik planlarını uygulamaya geçekti. Her gece uyumadan önce olduğu gibi zihninde ki karmaşa ve bitmeyen düşünceler eşliğinde fazla sürmeden uyumaya başladı..

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

Yn/ Havalar çok soğuk otobüste yazarken elim dondu devam edemedim, kısa kestim anlayacağınız. İki gün içinde Yb gelecek bir aksilik olmaz ise daha heyecan dolu bölümlerde görüşmek üzere 🙃

Eternal Magician [DÜZENLENİYOR]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin