Ve işte 5 yıldır görmediğim kardeşim... Ne kadar da uzamış baş belası. Ondan büyük olmama rağmen nerdeyse benden 5 santim daha uzun. Yüzü ise aynı ben. Yani güzel. Çok güzel.
Aramızdaki tek fark ise yanıma geldiğinde "Uykum var gidelim."diyerek sergilediği mini öküzlük gösterisiydi. İnsan 'Seni özlemişim.' falan der. Yok, uyuz işte.
"Hadi atla gidelim." dememle taksiye atladı. Tabi bavulları bana kakaladı. Allah'tan taksici inip yardım etti de yerleştirebildim. Ayı resmen, insan bu kadar bavulla gelir mi? Türkiye'de mağaza mı kalmadı? Kıyafet almayacağım mı sandın? Yani aslında annemin ona gönderdiği paradan da çarparım ama neyse konumuz bu değil. Bavulları bagaja yerleştirip yeni evime doğru yola çıktık.
"Eve yeni taşındım biraz dağınık olabilir."
"Sorun değil."
"Annem okul işlerini halletti mi?"
"Halletmiş."
"O nasıl?"
"O?"
"Hazal işte."
"1 hafta önce 3 yaşına bastı."
"Fotoğrafı var mı yanında?"
"Niye ilgilendiriyor ki seni?"
Ve işte konuşmamızın bittiği yer.Bir şey söylemedim. O da biraz pişman olmuş olacak ki -ne zaman pişman olsa ellerini birbirine kavuşturup gözlerini kapatır- ellerini kavuşturup gözlerini kapattı. Belki de uykusu gelmiştir. Tercihim ilki olmasından yana. Pişman olsun, köpek gibi pişman olsun. 'Abla ben ettim sen etme.' desin. Yalvarsın. Evet, harika bir ablayım.
Taksicinin "Geldik."sesiyle irkilip Bulut'u dürttüm.
"Duydum." dedi soğukkanlı bir sesle. Bu sefer bavullarını alıp apartmana girdi. Ben de kendi bavulumu alıp apartmana girdim.
"Kaçıncı kat?"
"17."
Bavulları yere bıraktı, asansöre binip 17.kata bastı. Benim bavullarla olan savaşımı görmezden gelip beklemeye koyuldu. Üstüne bir de beni azarladı.
"Binmeyi düşünüyor musun şuna?"
"Bavullara yardım etsene."
Bir kaç bavulu hemen eline alıp asansöre yerleştirdi. Ben de ardından asansöre bindim. Asansörde tek bir söz bile etmedi. Kata varınca da bavulara yardım etti. Eve girdik. Faruk Amca yine her şeyi mükemmel ayarlamıştı. En büyük ikinci odayı ona vermeyi düşünüyordum. Ama o oda şu an boştu.
"Bugün koltukta uyu yarın okul çıkışı alışverişe gideriz, sana bir oda alırız."dedim.
"Olur."dedi mırıltıya benzeyen bir sesle. Ve koltuğa kıvrılır kıvrılmaz uyudu. Üstüne battaniye getirip örttüm. Öküzün boyu o kadar uzamış ki tam örtmedi bile.
"Oooo karşiim evin yakıyo haniii." diye evi inleten ses Dilan'a aitti. Allah'tan bizim ayının uykusu ağırdı da uyanmadı. Elimle sus işareti yaptım Dilan'a.
Dilan odaya girince kardeşimi tanıyamayıp "Kim bu yakışıklı?" dedi.
"Bulut'u tanımadın mı?"
"Genlerinizde var güzellik ya. Erkek güzeli MAŞALLAH!!" diye tekrar haykırdı.
"Sus da odama geçelim."
"Tamam hadi."
Odama geçtik. Dilan her zaman ki gibi aynanın karşısına geçip süslenmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARKANDAN KOŞAMAM SAÇIM BOZULUR
RomantikElindeki tek şey güzellik olan bir kız... Kızımıza çirkin diyen bir erkek... Kızımız inatçı. Güzel olduğunu kabul ettirmek zorunda ama bilmediği bir şey var. Erkek de aynı oranda inatçı. İnatçı olmasının ise sebebi var... Kızımız güzel olduğunu kabu...