"1 hafta oldu, hala bir tık yok." dedi gülerek telefonun diğer ucundaki Dilan. O sırada kapı çaldı.
"Masal! Sen bak!" diye bağırdı Bulut. Telefonu kapatıp "Abla de abla!" diye bağırırken kapıyı açtım. O da ne karşımda Ulaş! Elinde bir bavul! Ulaş? Ve bavul? Bu da ne? Tatile gidecek de Bulut'u da mı yanında götürüyor ki? Bavuluna baktığımı fark edince "Bir süre sizde kalabilir miyim?" dedi utanmış bir ses tonuyla. Biraz şaşırsam da "Tabi." dedim şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak.
Sedef Teyze'den
"Hayatım çocuğa haksızlık etmedin mi?" dedi beni yatıştırmaya çalışan -ne yapmak istediğimi hala anlamamış olan- kocam.
"Hala anlamadın mı?" dedim gülerek.
"Neyi?" dedi merakla.
"Oğlumuz dünyaya kapanık, biraz açılmasını istiyorum. Bu kız da bunu başarabilir."
"Anlamadım." dedi koltuğa otururken.
"Masal'ın 12 yaşında babası ölmüş, babasının ölümünün üzerinden 1 ay geçmeden annesinin şirketi annesini Amerika'ya göndermiş. Annesi de orada başka bir adamla evlenmiş. Kız da ilk başta kabul etmemiş sürekli olay çıkarmış. Türkiye'ye geri dönmüş. Ama bak kıza ne kadar dost canlısı, iyi anlaşan birisi. Bizimkinin konuşmaktan haberi yok. Hem biraz yakınlaşsalar fena mı olur? Ulaş'ın bir kıza aşık olduğunu ya da ne bileyim bir kızla çıktığını görmedim. Erkeklerden hoşlanmıyordur değil mi?" dedim korkuyla. Bu dediklerimde ciddiydim. Oğlumun bir gay olduğunu düşünüyorum ara sıra. Eşim korkan gözlerle bana baktı.
"Çocuk dünyaya açılsın diyorsun, çocuğunla kavga edip, arkadaşlarının ailesine sakın eve almayın diyorsun." dedi alay ederek.
"Toplasan 5 arkadaşı var zaten." dedim sinirle.
"Tamam,seninle kavga edilmez.Bari çocuğa yemek yolla." dedi.
"Olmaz." dedim gülerek.
"Ne zamana kadar böyle eve almayacaksın Ulaş'ı?" dedi merakla.
"1 ay falan."
İnanmayan gözlerle bana baktı.
"Bakma öyle,ciddiyim." dedim tip tip bakarak. Aynen lise zamanlarında sevdiğim çocuğa bakan kıza baktığım gibi. Korkmuş olmalı ki "Yemekte ne var?" diyerek konuyu değiştirdi.
Masal'dan
Ulaş Bulut'a annesiyle kavga ettiğini, annesinin onu evden attığını, üstelik bütün arkadaşlarının ailesine eve almayın onu diye haber saldığını anlatırken ben de onun için yorgan ve yastık arıyordum. Of be Hatice Abla! Ne kadar gereksiz şey varsa hepsini yığmışsın bir mantıklı şey yok ortalıkta! Hah buldum. Yastıkla yorganı alıp odaya geçtim. Elimdekileri koltuğa koyup "Burada uyursun." dedim sevecen bir tavırla.
"Ben koltukta uyuyamam ki." dedi kendini beğenmiş bir tavırla. Ne yapayım sana ayrı ev mi tutayım?
"Ben mi yatayım?" dedim atarlı bir şekilde.
"İyi tamam." deyip Bulut ile konuşmaya devam etti. Bulut'a da ayrı bir sinir oluyorum bana Masal, Ulaş'a abi! Abi ne lan? Ben kimim burada? Bostan korkuluğu mu?
"Uykum var,yatsanıza." dedim sinirle ve odama geçtim. Bir yanım Dilan'a anlat bu olayı diye haykırırken öteki yanımda ona destek çıkıyordu. Evet! Ara Dilan'ı! Hemen! Sonra aralarda bir itirazlar falan oluyordu. Yok lan duyar şimdi rezil olurum. Hem Dilan'ın surat ifadesi ne olacak? Kızım dayanamazsın ki sen anlatmazsan!
Ben bu düşüncelerle kafamı yorarken uykunun güzel kollarına yavaş yavaş kendimi bırakmışım.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARKANDAN KOŞAMAM SAÇIM BOZULUR
RomanceElindeki tek şey güzellik olan bir kız... Kızımıza çirkin diyen bir erkek... Kızımız inatçı. Güzel olduğunu kabul ettirmek zorunda ama bilmediği bir şey var. Erkek de aynı oranda inatçı. İnatçı olmasının ise sebebi var... Kızımız güzel olduğunu kabu...