20

17 3 0
                                    

Kendimizi camsız bir odaya kilitleyip anahtarı kapının altından dışarıya attığımız da olmuştur. Çoktan unuttuğumuzu sandığımız, yalnızca bir kez karşılaştığımız birini bir sabah deli gibi özleyerek uyandığımız da. Boşluğun dolmadığı zamanlarda sürekli birileri gidip geliyorsa özlemek eylemi kaybolur. Neyi özlediğinizi bildiğinizde duyduğunuz isteğin boyutları da değişir, dayanılmaz bir ağırlıktır. Tamamen boşluk doldurma hissi. İnsanlar da birbirlerine susarlar. Denk düşerse yolları zaman geçer bir araya gelirler. Susuzluğu gidermek varken susmaya devam ederler. Ne anlama geldiğini okyanusun diğer ucundayken mi anlayacaktık? Hissiz, tatsız, huysuz birinde yaşam belirtisi aramak gibi. Kurmaca dünyamızda bunca cümlenin içinde sessizliğimizle zihnimizin duvarlarında çarpıştıra çarpıştıra eziyeti seçmek bu. Paylaşılanlar, sesler, konuşmalar, gözler, renkler, kokular ve manzaralar özlenir işte.. Söyleyecek çok şey varken bunları söylemenin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğinin anlaşıldığı an yapılması gereken tek şey susmaktır. Yıllarca belki de. Uçlardaki sevginin ya da nefretin ifade edilemediği hatta en kötüsü hiçbir şey hissetmemenin verdiği o tembellik. Konuşulmayan her şey ağırlaşır. Oyunda susarak kazansan bile gerçekte bu oyunda kazanan yoktur. Kusmaktan tek farkı vardır o da besinler yerine ruhun dışarı çıkıyor oluşudur. Şiddet eğilimi yükselen bir değer olarak büyüdükçe büyüyor içinde. Bazı şeylerden silkelensek de haya kaydetmeye devam ediyor. Kelimelerle kendi tablosunu yapan ressamlardan hallice. İnsanın geliştirdiği bir yılın o muhteşem dört mevsim modası geçmeyen eylemlerinden değil mi o ya? Hani şu bazı psikolojik oyunlara konu olan. Ne olursa olsun yine de kelimelere yüz çevirir insanoğlu sevdiğini üzmemek için. Zehri içine akıtmayı göze almak.. '' Duyabilmek için susmak gerekir. '' Ogion. Ve ekler içinden ''nereye kadar?' '

KENDİNLE KONUŞMA SANATI♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin