28

20 1 0
                                    

Hemen herkesin ardında bırakmak istediği şey belki de. Tüm yapıp ettikleriniz bir iz bırakma çabasından başka bir şey değil gibi geliyor bazen ve bunu hissetiğiniz, anladığınız an herkesi hoşgörüyle karşılayabilir hale geliyorsunuz. Kızamıyorsunuz insanlara. Gereksiz hedeflerine, hırslarına..Hani tüm o sert çıkışların, sebepsiz gidişlerin, sessizliklerin ya da meydan okumaların tek sebebi ardından minicik iz bırakma dürtüsünden kaynaklı. Bu da son derece masum bir istekk özünde. Bir bağımlının kollarındaki iğne izleri, yaşlanmış bir yüzde geçmişin izleri, bir mucidin yaptığı buluşun dünyada bıraktığı iz, çocukluktan kalma dizlerde belirgin bir yara izi, bir çocuğun annesi öldüğünde kendinden küçük kardeşi farketmesin diye gözlerinde tutmaya çalıştığı gözyaşlarının izleri.. Her şeye gelip gidişiyle etki eden. Keşke insanların bıraktıkları sahile vuran dalgalarla birlikte silinenler gibi olsaydı. Aksine sertleşmiş betonda kalıcı olanlar gibiler!
Hissizlikle el ele verip boşluğa doğru süzüldünüz. Bir şeylerin anlamsız olduğunu söylediğinde insanların gözleri büyüyor. İçinizde her şeyi kavrayan bir şey var. Bu bizi o kadar çok ölü parçadan ve ayrıntıdan sıyırıyor ki kendi iradesiyle hareket edene kadar milyonlarca yıl geçiyor. Değerli ne varsa hayatımızda oyuncak ettik aslında. Dostluklar değerliydi, sadece kendimizi yalnız hissetmeyelim diye kullandığımız bir objeye dönüştürdük onları. Bir sürü dibi görünmeyen suya girdik, sırf bir an ferahlarız diye. Bizim için anlamı olan şeylerin teker teker önemini yitirdiğini hissetmekle beraber onlara tekrar anlam yüklemeye çalıştık. Zira bazı zamanlarda zihin iyice bulanıklaştığı için zorlaşıyor. Durduğun noktadan aynaya baktığında gözlerinin içine iyice yoğunlaştığında hiç bir anlam görmüyorum demek gibi.. Sadece fiziksel olarak oradaymışız, ötesi yok. Okyanus ötesinden gelecek selamı beklemek. Bekleyişi reddeden kendimize söz geçişler de öyle.

KENDİNLE KONUŞMA SANATI♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin