●9.Bölüm●

953 43 5
                                    

Pazar gününden herkese merhaba yb hazır!

Medya- Ilca

İyi Okumalar!

Dükkanı kapatıp caddede hedefimi değiştirdim. Merkette gidip yemek için malzeme alacaktım. Allah'tan babam dediğim lanet herif harçlık bırakmıştı. Bir daha ki maaşımı alana kadar kısıtlı harcamam gerekiyordu. Maalesef hiç bir şey olmamış gibi hayatıma devam etmek zorundayım. Evimi arkamda bırakıp nereye gidebilirim? Gideceğim bir yerim yok. Neyime güvenerek giderim ya! Keşke okuyabilseydim. İçimde ukte kalmıştı...

Eğer okusaydım elime mesleğimi almış olurdum. Üstelik kendi işimin patronu olur kendi paramı kazanırdım. Kimseye hesap vermeden yaşayabilirdim. Kimseye muhtac olmadan... Kendim için yaslandığım bir ağaç olurdu. Kocaman büyük bir ağaçtı. Dalları benim elimle güçlenecekti. Bana güven verecekti. Şuan anlatmak istediğimi anlatabiliyor muyum? En azından mesleğime güvenerek evi terk ederdim. Beni sapasağlam ayakta tutabilirdi.

Bir kuaförde eleman olarak çalışıyorum. Bana olan katkısı ne? Hiç bir şey. Sırf para kazanmak için sekiz saat çalışıyorum. Bazen on saat bile oluyor. Peki çalıştığım yerde benim için bir geleceği var mı? Ben yine cevaplayayım, hayır. Okulun bir kez daha önemini anladım. Özellikle bir kadın için bir hayli önemli. Evlendiğin adamın eline bakarak mı hayat? Yoksa kendi işini yaparak mı hayatını yaşarsın? Bence eşine harcadığın paranın hesabını vermeden daha iyi bir yaşam olabilirdi. Yani demek istediğim şu, bir kapı kapanırken başka bir kapıyı her zaman açık tutmalıyız. Benim başka bir kapım olsaydı inan o kapıyı tercih ederdim....

Markete yaklaştığımda girişten geçtim. Uzun ve sıralı bir şekilde dizilmiş reyonlarda gözlerimi gezdirdim. Aradıklarımı bulmak biraz zaman alacaktı.

Elimdeki poşetlerle marketten ayrıldım. Bugün Turan'ın en sevdiği çorbayı yapacaktım. Biliyorum annem için yemeği erken yapıyordum ama bu akşam farklı olacaktı. Hem annemin yemekleri sebzeliydi. Onun için daha sağlıklı olan buydu. Turan pek sebzeli sevmez. Onu gördüğüme o kadar mutluyum ki anlatamam. Eskisi gibi kendimi çok yalnız hissetmiyorum. Seyit, Sedef ve Turan tam arkadaş canlısıydılar. Bana kendimi iyi hissetiriyorlardı. Bu konuda biraz şanslıyım. İlerlediğim yoldan bana doğru gelen uzun boylu iki takım elbiseli adamlarla göz göze geldim. Yanılıyorum diye düşünürken arada ki mesafeyi kapatılar. 

"Pardon." diyerek yönümü değiştirince önümü kestiler.

"Size zarar vermeyeceğiz Ilca hanım."

"Siz kimsiniz, adımı nereden biliyorsunuz?" Soru dolu bakışlarımı gezdirdim. Bu heriflerde kim? Benim adımı nasıl biliyorlar?

"Bizimle gelmek zorundasınız." 

"Siz kimsiniz de ben sizinle gelmek zorunda kalıyorum? Çıkın önümden."

"Biz Soner beyin emri altında çalışıyoruz.  Lütfen zorluk çıkarmadan arabaya binin." Elini sağ tarafa uzattığında başımı çevirdim. Siyah lüks bir araba idi. Daha önce yoktu. Beni mi takip ediyorlar? Ayrıca Soner kim? Hiç öyle bir isim duymamıştım. Ben tanımıyorum ama o beni tanıyor. Bu nasıl olabiliyor?

"Ben Soner falan tanımıyorum, arabanıza da biniyorum. Saçmalıklarınıza beni katmayın."

"Ilca hanım sizi anlıyoruz. Sadece küçük bir randevu olacak. Lütfen zorluk çıkarmayın. Sizi geri getireceğiz."

Gülerek izledim. "Şuna bak ya bir de güven vermeye çalışıyor. Çekil kardeşim önümden! Saçmaladığınızın farkında mısınız?"

"Ilca hanım lütfen."

Tanıdığım Yabancı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin