Your Smell

873 85 5
                                    

Soo Bin'den

Eve geldiğimde saat gece 04:00-dı.

Babamı uyandırmamak için parmaklarımın ucunda odama çıktım.

Önce duşa girdim.

Çıktıktan sonra üstüme yola giyeceğim elbiseleri giyindim.

Ses çıkarmamaya çalışarak dolabımı açtım.

İçinden valizimi çıkardım ve ağzını açtım.

Dolapta ne kadar elbisem varsa hepsini valizin içine tıktım.

Bana ait ne varsa her şeyimi içine tıktım.

Valizin fermuarını zorda olsa çekmeyi başarmıştım sonunda.

Valizi kapının kenarına koydum.

Nede olsa yarın gidiyorum.

Telefonuma baktım ve saatin 05:30 olduğunu gördüm.

Hala altı buçuk saatim vardı.

En iyisi biraz dinlenmek.

Yatağıma uzandım ve kulaklığımı taktım.

Tavanı izlemek beni rahatlatıyordu.

Seokjin'den

Jungkookla oturmuş öylece etrafı izliyorduk.

"Seni dinliyorum Jungkook. Beni niye buraya getirdin?"

"Hyung. Soo Bin'i neden apar topar Amerikaya götürüyorsun?"

"Bak anlatacağım ama aramızda kalacak. Tamam mı Kookie?"

"Tamam. Merak ettim şimdi. Kesin önemli bir şey."

"İzin verecek misin?"

"Evet. Tabii ki. Seni dinliyorum."

"Biraz az konuşsan olmaz mı Kook?"

"Ben ve az konuşmak?"

"Tamam. Şimdi biliyorsun ki 3 gün sonra karşı vampir grupu gelecek. Aslında Soo Bin bir morfem. Karşı grup morfemlerin yaşamasına karşı geliyorlar ve Soo Bin'i öldürmeleri an meselesi. Tıpkı annem gibi. Biliyorsun ki grupumuzda bir tek morfem var. O da Taehyung. Taehyung'a neden göz yumuyorlar en ufak bir fikrim yok. Ama Soo Bin'i kayb edemem. Bunu vampir konseyine söyledim. En doğru yol Soo Bin'i buradan götürmek. Annemi ve kardeşimi kayb ettim. Ama buna göz yumamam. Dayanamam."

"What? Hyung nasıl yani? Soo Bin şimdi bir morfem mi?"

"Evet."

"Teyzemi ve küçük kuzenimi karşı vampir grupu mu öldürdü?"

"Evet."

"Soo Bin'i bu yüzden mi götürüyorsun?"

"Evet."

"Peki ya Soo Bin'in var olduğunu bilseler? O zaman ne yapacağız?"

"Bu sefer biz bir şey yapamayacağız. Soo Bin kendi kaderini kendi yazmak zorunda kalacak. Ya idam edilene kadar yeniden insan olmayı seçecek. Eğer kabul etmezse haberi bile olmadan onu öldürecekler."

"Ama hyung. Bu haksızlık değil mi? Soo Bin onların grupunda biri değil. Hakları yok."

"Bende biliyorum. Ama onlar bizden daha güçlüler."

"Böyle şansın içine be."

"Bu yüzden gitmesi en iyisi."

"Evet haklısın."

"Bu konuştuklarımız aramızda kalsın. Hiç kimseye söyleme. Özellikle Soo Bin'e."

"Tamam. Merak etme."

"Tamam o zaman. Ben gidiyorum. Saat artık 7 oldu. 6 saat sonra uçak kalkıyor. Gidip hazırlanayım."

"Tamam. Bende size gideyim."

"Hadi gidelim."

Jungkook ile birlikte bizim eve gittik.

Gergindim.

Hem de fazlasıyla gergindim.

Tek istediğim şey Soo Bin'in güvende olması.

Çünkü onu kayb etmeye dayanamam.

Soo Bin'den

Başımı pencereye çevirdim.

Artık tamamen güneş doğmuştu.

Kulaklığımı çıkardım ve saate baktım.

Saat ne çabuk 07:30 olmuştu ya?

Yatağımdan kalktım ve aşağıya indim.

Büyük ihtimal babam uyanmıştı.

Ona güzel bir veda etmem gerekti.

Çünkü bir daha onu göremeye bilirdim.

"Baba?"

Babam masada oturmuş kahvaltı yapıyordu.

Kahvaltılıkları gördüğümde canım çekmişti.

Normalde vampirler yemek yemezdi.

Bana neler oluyordu acaba?

"Efendim kızım."

"Bu gün işe gidecek misin?"

"Evet. Ama biraz geç gideceğim."

"Tamam."

Tanrım yemeklere bak.

İnsana gel diyordu.

Elime biraz ekmek aldım ve bir elime peynir aldım.

Nasıl yedimse hiç bende bilmiyordum.

Babam bana inanmaz bakışlarla bakıyordu.

"Kızım? Vampirler ben bildiğim kadarıyla yemek yemezler yalnız kanla beslenirler."

"Bende ne olduğunu anlamadım. Abim nerede?"

"Odasında. Jungkookla eşyalarını topluyor."

"Tavşan suratda mı burada? Ben şimdi geliyorum."

"Tamam."

Koşarak abimin odasına çıktım önce kapıyı çaldım ve içeri girdim.

"Abi."

"Gel Soo Bin. Gel."

"Bir şey söyleyecektim."

"Dinliyorum."

"Az önce çok garip bir şey oldu. Ben yemek yedim."

Abimle Jungkook önce bir birilerine baktılar sonra abim bana döndü.

"Ara sıra olur öyle şeyler. Kafana takma. Normal bir şey."

"Tamam. Babam gidiyor. Hadi onunla vedalaşalım."

"Tamam."

Birlikte babamın yanına indik. 

Onunla vedalaştık ve sonra ben eski eve gitmeye karar verdim.

Oraya vardığımda kapıyı açtım.

İçeride bir adet ağlıyarak oturan Taehyung beklemiyordum.

Neden buradaydı?

Neden ağlıyordu?

Beni fark eder etmez gözlerini elinin tersiyle sildi.

"Burada ne yapıyorsun?"

"Lütfen hiç bir şey söyleme. Ve sadece sarılmama izin ver."

Hiç bir şey demeden sarıldı.

Sadece sarıldı.

Bende aynı şekilde ona sarıldım.

Kokusunu derin derin içime çektim.

Çünkü bir daha bu kokuyu alamaya bilirim.

Sevgilerle AnGel.

Singularity || KTH ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin