Surprise

820 74 7
                                    

Taehyung'dan

Soo Binle birlikte Koreye dönmüştük.

İlk önce babasını görmek için evlerine gitmek istedi.

Evlerine bıraktıktan sonra eski eve gittim.

Burayı çok güzel bir hale getirmiştik.

Seokjin hyung ve Chanyeol burayı tamir ettirmemde bana yardımcı olmuşlardı.

Soo Bin buraya geldiğinde çok sevinecekti.

Resmen bayılacaktı.

Önce Soo Bin'i konseye götürmemiz gerekti.

Çünkü Haneul'un hayatı ona bağlıydı.

Öldürün dese öldürürür öldürmeyin derse öldürmezlerdi.

Çünkü Haneul Soo Bin'i öldürmeye kalkıştı.

Bir morfemi öldürmeye cesaret etmek için cesaret olmalı.

Ve bu cesaret Haneulda vardı.

Soo Bin'i aldım ve birlikte konseye doğru gittik.

"Teahyung. Beni neden çağırıyorlar."

"Haneul için."

"Anladım."

Konseye vardığımızda sırayla içeri girdik.

Soo Bin konsey üyülerinin önünde durdu ben ise kenarda başını aşağıya eymiş Chanyeol'un yanına gittim.

Yüzü asık bir şekildeydi.

Üzgündü.

Bende üzgün olurdum.

Sevdiği biri ölümle karşı karşıyaydı.

Bir ağır söz desen ağlayacak haldeydi.

Yanına yaklaştığımda önce başını kaldırıp bana baktı.

Sonra ise dolu gözlerini Soo Bin'e çevirdi.

Soo Bin anlamış olacak ki bana baktı.

Bense başımı iki yana salladım.

Bende onun ölmesini istemiyordum.

Ne kadar onu sevmesemde o benim kardeşimdi.

Babamın bana emanetiydi.

Soo Bin'den

Chanyeol bana baktığında içimde garip bir kıpırtı oluşmuştu.

Sanki ona yardım et diyordu.

Sonra Taehyung'a döndüm.

O da ondan farklı bir şey istemiyordu.

Ardından bakışlarımı Haneul'e çevirdim.

İki kollarınıda muhafızlar tutuyordu.

"Evet Soo Bin. Seni neden buraya çağırdığımızı biliyorsundur."

"Evet efendim. Biliyorum."

"Şimdi Haneul'un kaderi senin elinde. Onu ya idam edicez ya da hapishaneye atıcaz. Seçim senin."

Bir daha Chanyeol, Taehyung ve Haneul üçlüsüne teker teker baktım.

"Kararım önceden de belliydi. Ben Haneul'un ölmesini istemiyorum. Benden olsa hapise bile girmesini istemem. Ama şartlar böyle."

Bakışlarımı Chanyeol'a çevirdim.

"Üzgünüm."

Chanyeol ise sadece yüzüme kısa bir bakış attı ve arkasına bakmadan ortamı terk etti.

Ben ise sadece arkasınca baka kalmıştım.

Başka bir şey yapamazdım.

"Tamam. Gide bilirsin."

"Teşekkür ederim efendim."

Hızlıca koşarak oradan ayrıldım.

Chanyeol'un az çok nerede olduğunu tahmin ede biliyordum.

Ormanlığın sonunda bir uçurum vardı.

Ve büyük ihtimal oraya gitmişti.

Uçuruma vardığımda orada olduğunu gördüm.

Doğru tahmin etmiştim.

Buradaydı.

Ağlıyordu.

"Chan?"

Sesimi duymuş olacak ki gözlerini sildi ve bana döndü.

"Efendim."

"Bana kızgın mısın?"

Dedim yanına oturarak.

"Neden sana kızgın olayım ki? Senin bir suçun yok. Hepsi Haneul'un aptallığı yüzünden."

"O zaman ağlama lütfen. Er ya da geç çıkacak o hapishaneden."

"Sonsuza dek oraya tıkacaklar onu. Ve öyle bir hale getirecekler ki kendisi ölmek isteyecek."

"Nasıl yani? Sıradan bir vampir için bu kadar ceza bence fazla. Hem Haneul neden beni öldürmek istesin ki?"

"Karşı gruptan olduğu için."

"Karşı gruptan olunca ne oluyor ki? Yani neden öldürmeye kalkışsın."

"Bilmediğin şeyler var. Bu yüzden çok derine inmeyelim."

"Tamam. Ama unuttum sanma. Üzgünsün diye çok üstüne gitmiyorum. Neyse artık ben kalkıyorum. Biraz yalnız kalmak iyi gelir."

"Hoşçakal."

Chanyeol'un yanından kalktım ve eski eve gittim.

Geldiğimden beri oraya gitmemiştim.

Yolda karşıma Taehyung çıktı.

"Nereye gidiyorsun sevgilim?"

"Eski eve gidiyorum. Geldiğimden beri oraya gitmedim de."

"Tamam. Hadi birlikte gidelim."

Artık eve varmamıza az kalmıştı.

Ama Taehyung birden beni durdurdu.

"Neden durduk?"

"Şimdi gözlerini bağlayacağım. Sana bir sürprizim var."

"Heyecanlandım ya."

Cebinden göz bandını çıkardı ve gözüme bağladı.

Onun yönlendirmesiyle birlikte eve gittik ve birden durmasıyla vardığımızı anladım.

"Gözlerini açıyorum şimdi."

Gözlerimi açtığında baka kalmıştım.

Eski yanan evden eser bile yoktu.

Eskisi gibi güzeldi.

Her şeyi bire bir aynıydı.

Taehyung'a döndüm ve ona öyle sarıldım ki.

Çok mutluydum.

"Teşekkür ederim aşkım."

"Rica ederim sevgilim."

Hiç tereddüt etmeden dudaklarına yapıştım.

Özlemiştim.

Her şeyiyle onu özlemiştim.

Sevgilerle AnGel.

Singularity || KTH ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin