Günler geçiyordu.
Ama özlemim geçmiyordu.
Hayatımın anlamı yoktu yanımda.
Olsada sanki yüzümü güldüre bilecek.
Amerikaya geleli 2 ay olmuştu artık.
Hiç bir şey yapmıyordum.
Telefona en son ne zaman baktım onu bile hatırlamıyordum.
Haneul arada gelirdi.
Ama hep yanımda kalamazdı ki.
Chanyeolla da hiç konuşmuyordum.
Ağzıma edecekti.
En iyisi telefonu aramaktı.
Telefonu uzun arama sonucunda bulmuştum.
Sonunda.
Soo Bin: Napıyorsun?
Çok geçmeden yanıt vermişti tabii ki.
Telefondan başını kaldırmıyor ki.
Chanyeol: Tanıyamadım. Kimdi acaba?
Resmen beni parmağına doluyordu.
Pislik.
Soo Bin: Chanyeol çocukluk yapma. Benim Soo Bin. Tanımıyormuş gibi yapma.
Chanyeol: Ah! Üzgünüm Soo Bin. O kadar konuşmadık ki birden unutmuşum. Bir daha ki sefere hatırlamaya çalışırım.
Soo Bin: Ha ha ve ha. Çok komiksin. Bir ara hatırlatırsın gülerim.
Chanyeol: Sende bir şeye alınma be. Neyse ne yapıyorsun? Arkadaş falan buldun mu orada?
Soo Bin: Seninki burada.
Chanyeol: Seninki derken?
Soo Bin: Haneul işte. Tanımıyor musun?
Chanyeol: Onun orada ne işi var.
Soo Bin: Sen Haneul'un burada olduğunu bilmiyor muydun? Senin bildiyini söylemişti bana.
Chanyeol: Hayır bilmiyordum. Sen iyi misin?
Soo Bin: Nasıl olmamı beklersin?
Chanyeol: Kendine dikkat et. Tamam mı?
Soo Bin: Tamam. Taehyung ne yapıyor?
Chanyeol: Hiç bir şey yapmıyor. Ama seni hatırlamak için her şeyi yapıyor.
Soo Bin: Buna sevindim.
Chanyeol: Benim gitmem gerek. Müsait olduğumda sana yazacağım. Görüşürüz.
Soo Bin: Tamam. Görüşürüz.
Chanyeol ile konuştuktan sonra arkamda bir haraketlilik hiss ettim.
Acaba Haneul mu geldi?
Birden arkadan boğazıma dolanan parmaklarla irkildim.
O kadar sıkı sıkıyordu ki nefes alamıyordum.
"Demek beni ispiyonladın. İspiyoncu."
Kulağıma dolan sesle daha bir şok yaşadım ve şaşkınlıkla gözlerim fal taşı gibi açıldı.
Bu olamazdı değil mi?
Haneul beni öldürmek istemezdi değil mi?
Elleri daha sıklaştığında artık gözlerim kararıyordu.
Çok yanlış kişiye güvenmişim.
İşte bu yüzden kendimden nefret ediyordum.
Elleri daha da sıklaştığında gözüm tamamen karardı ve karanlık bir boşluğa düştüm.
Chanyeol'dan
Soo Binle konuştuktan sonra hemen Taehyung'u aramaya başladım.
Ah Haneul.
Yine nasıl işlere girdin sen?
Haneul karşı gruptandı ve Soo Bin'e her an her şey yapa bilirdi.
Taehyung'un telefonları açmayacağını anlayıp her yeri aramaya başladım.
En son Soo Binlerin eski evine geldim.
Büyük ihtimal burada olacaktı.
Kapıyı çalmamla açması bir olmuştu.
"Chanyeol? Hangi rüzgar seni buralara atdı bakalım?"
"Taehyung. Acilen Amerikaya gitmeliyiz."
"Neden? Yoksa Soo Bin'e bir şey mi oldu?"
"Hayır. Hala bir şey olmadı ama her an ola bilir."
"Ya Chanyeol ne olacak? Kim yapacak ki? Hiç kimse Soo Bin'in Amerikada olduğunu bilmiyor."
"Haneul."
"Haneul ne alaka? Chanyeol çatlatma adamı düzgün konuş."
"Soo Bin'in hayatı tehlikede. Haneul ona zarar vere bilir."
"Ne?"
"Şimdi konuşmak yerine uçağa atlayıp gide biliriz. Çabuk hazırlan ben gelip seni alacağım."
"Tamam. 10 dakikaya gel."
Taehyungla konuştuktan sonra hemen eve gidip eşyalarımı toplamaya başladım.
Soo Bin benim için çok değerliydi.
Onu koruyacağıma dair Taehyung'a ve Seokjin'e söz vermiştim.
Eğer Haneul ona bir şey yapsa benden çekeceyi vardı.
Bu anı görmüştüm.
Ama şimdi olacağını bilmiyordum.
Evden çıktım ve Taehyun'gu aldım.
İlk uçakla Amerikaya uçtuk.
Sevgilerle Angel.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Singularity || KTH ✓
Vampireangst! Beni yanlızlığımdan kurtardığın için teşekkür ederim vampirim. Başlangıç: 30.06.2019 Bitiş: 03.01.2020