It's like before

899 87 9
                                    

5 gün sonra.

Soo Bin'den

Chanyeol ile ayrıldıktan sonra eski eve gittim.

Şu an içimi dökmek, bağıra-bağıra ağlamak istiyordum.

Hayat bana hep böyle arkasını dönmelimiydi?

Tam sevdiğime kavuştum derken hayat bizi ayrı salıyordu.

Böyle hayat yaşamak ne kadar adaletliydi?

Ama yeterince ağlayamadım.

Çünkü bu gün vampir yarışları vardı.

Hiç gitmek istemiyordum.

Ama mecburdum.

Kalkıp üstümü başımı düzelttim ve yarışların yapılacağı yere gittim.

Yolda karşıma Taehyung çıktı.

Şu an geciktiğimin farkındayım.

Ama kimin umrunda.

"Nerede kaldın?"

Taehyung'un bu kadar sert bir ses tonunda konuşacağını beklemiyordum.

Tabi ya.

O beni hatırlamıyor.

"Geldim işte."

"Biz yarım saattir seni bekliyoruz orada. Haberin var mı?"

"Yoo. Haber verseydiniz bilirdim."

"ŞAKA ZAMANI DEĞİL. Bu yarışı kazanmak zorundayız."

"Niye bağırıyorsun ya. Senin önünde çocuk falan yok. Her istediğin de bağımazsın. Neyim oluyorsunda bana bağırıyorsun. Haddini bil sınırı aşma."

"Tamam. Özür dilerim. Bağırmıyorum. Şimdi lütfen gidelim."

"Ben yolu biliyorum senin gelmene gerek yoktu. Hem sen niye geldin?"

"Gelmek bilmediğin için gelmek zorunda kaldım."

Yarış yapılacak yere varana kadar önde yürüdüm.

Yüzünü bile görmek istemiyordum.

Yarış yerine geldiğimde her kes bana öldürücekmiş gibi bakıyordu.

"Ne oldu? Neden öldürecekmiş gibi bakıyorsunuz bana?"

"Farkında mısın bilmiyorum ama burada seni beklemekten ağaç olduk."

"Biliyorum kuziş. Hepinizden özür dilerim."

"Tamam. Neyse hadi yarış başlayacak birazdan."

3 saat sonra.

Yarış sonunda bitmişti.

Sonuçlar yarın konseyde açıklanacaktı.

Bizimkiler kutlama yapmak istediler.

Benide davet ettiler.

Ama ben gitmedim.

Çünkü havamda değildim ve aşırı derecede yorulmuştum.

Çocuklardan ayrılarak yine her zamanki gibi eski eve gittim.

Tek sakinleşe bileceğim yer orasıydı.

5 dakika falan oturduktan sonra yanıma birinin oturmasıyla bakışlarım o tarafa döndü.

Taehyung.

Onun burada ne işi vardı?

"Burada ne işin var?"

"Hiç öylesine."

"Boşuna gelmediğini ikimizde biliyoruz. Ne istiyorsun?"

"Konuşmak."

"Ya. Öyle mi? Ne konuşmak istiyorsun?"

"Bizi."

"Bizi? Biz derken neyi kast ediyorsun? Çünkü biz diye bir şey kalmadıda."

"Eskiden. Yani nasıl tanış olduk. Nasıl buralara kadar geldik."

"Merak ediyorsan anlatayım.
Benim annem ben 10 yaşında olduğumda kardeşimle bu evde yanarak öldü."

Yine her zamanki gibi konuşurken ağlıyordum.

Gözümün yaşını silerek sözüme devam ettim.

"Benim annemde bir morfemdi. Senin gibi. Ben 18 yaşıma gelmiştim. Okulda tek arkadaşım JiJi ile Yoongi oppaydı. Birde tabi ki kuzenim Jungkook. Ben her gün buraya gelip resim çizerdim. Sen de her zaman buradan geçtiğinde beni görürdün. Ama ben seni görmüyordum. Sen bana aşık olmuştun. Ama ben seni tanımıyordum bile. Sonra bizim okula geliyorsun. Arkadaş falan oluyoruz. Bir gün vampirlerin 100 yılda bir geçirdiği insan öldürme yarışlarında sana beni öldürmeni söylüyorlar. Ama sen bunu yapmıyorsun ve sürgün cezası alıyorsun. Sonra Seokjin'in abim olduğunu öğreniyorum. Senin sürgün olunacağını bana söylemiyorlar. Ben bunu öyrendiğimde hemen konseye gidiyorum ve seni sürgüne yollamamaları için onların mantığını bozup kararlarını deyiştittiriyorum. Bu yüzden 2 ay hapis cezası alıyorum. Hapisten çıktıktan sonra yarış için provalar yaparken bilmeden senin beyninden kendimi siliyorum. Ve olanlar böyle oluyor."

Deli gibi ağladığımın farkına yeni yeni varıyordum.

"Gerçekten biz bunu yaşadık mı?"

"Evet. Biz bunu yaşadık."

"Bir şey söyleyeceğim. Ama bu sana çok tuhaf gele bilir."

"Dinliyorum."

"Seni öpmek istiyorum."

"Neden tuhaf gelsin ki. İlk kez yaptığımız bir şey değil."

"O zaman izin veriyor musun?"

Başımla onayladıktan sonra birden bire dudağıma yapışmasıyla afallansamda kendimi çabucak toparladım.

Bir eli belimde bir eliysen boynumu tutuyordu.

Eskisi gibi.

Elimi yanağına koydum ve istediğim şeyin olması için sadece dua ettim.

Lütfen beni hatırlasın.

Ayrıldığımızda alınlarımızı bir birine dayadık.

"Beni hatırlamıyorsun."

"Nereden biliyorsun?"

Sevgilerle AnGel.

Singularity || KTH ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin