Yolculuğumuz sonunda gelmiştik. Kamp alanı şuna karşımız da duruyordu. Simirnayı anlından öpüp, hafif bir şekilde uyandırdım, " Geldik güzelim hadi kalk bakalım." Dedim. Yerinde kıpırdanıp esnedi bende o sıra yerimden kalkmıştım. "Ben aşağı iniyorum eşyaları alacağım sen ayıldığında gel güzelim." Kafasını sallayıp beni onayladı.
Otobüsten inip çantalara doğru yürüdüm o sıra da gözüme çarpan şeyle hafifçe sırıttım. Görkem, Aliyi sıkıştırmış yanaklarını sıkıyordu. Biraz daha omlara yaklaşıp dinlemeye başladım.
"Yaa götünü yediğim ver çantanı taşıyayım, hem sana ağırlık yapmaz." Görkem'in dediğini şeyle Ali sertçe, "Allah için götümden ve benden uzak dur. Ya ben götüme bir şey sokar mıyım amk. Bizden yâr olmaz." Daha fazla dayanamayıp kahkalarla gülmeye başladım. Benim gülüş sesime Simirnada karışınca benim gibi oda bizimkileri dinliyormuş.
Gülüş seslerimizi duyan Ali hemen arkasını dönüp bana doğru koşturmaya başladı, "Gözünü seveyim beni kurtar, götümden ayrılmıyor." Onu arkama alıp Görkem'e bakmaya başladım.
Serseri bir tavırla arkasındaki ağaca yaşlanmış Aliyi kesiyordu, "Bak Alim benim götünle alıp veremediğim yok ki sadece tam avcuma göre duruyor, bende test etmek istiyorum. Hem ben sizi anlamıyorum, dünya bile yuvarlakken biz neden düz olalım."
Simirna artık yerlere yatmış anırıyordu, gülüşlerinin arasında kesil kesik konuşmaya başladı, "Görkem seni yemek istiyorum... Ayy çok güldüm, karnıma ağrılar girdi."
İşin içine girip olaya el attım, "Hepiniz bir sakin olun. Ali sende abartma çocuk taşşak geçiyor."
Görkem hızla araya girdi, " Yoo geçmiyorum."
"Beni bunalttınız hem hoca çağırıyor acele edin ilerleyin." Kendimi bir civciv annesi gibi hissediyordum.
Simirnaya dönüp çantasını elinden aldım, "Ağırlık yapmasın sana yavrum. Bu arada şunlara bir çare lazım Ali istemiyor belli."
Simirna önüne gelen kıvırcık saçları geriye itip konuşmaya başladı, "Sen merak etme sevgilim Görkem bir şeyi elde etmeden pes etmez. Hem çok ciddi çocuk, ben Görkemi ilk defa böyle gördüm."
Omuz silkip yürümeye devam ettim, "Neyse bizi ilgilendirmez. Gel hadi çadırlarımızı kuralım hocalar kızmadan."
Kafasıyla onaylayıp sessiz bir şekilde peşimden gelmeye başladı.
Ona dönüp içden bir şekilde mırıldandım, "Seni seviyorum biliyorsun değil mi?"
Şaşkın bir şekilde yüzüme baktı ve dudaklarını kemirmeye başladı, utanmıştı. Ben bu kızı anlamıyordum utanması gereken yerde utanmıyor, utanmaması gerekmeyen yerde utanıyordu.
"Nerede çıktı şimdi bu."
Omuz silkip, dudaklarını minik bir öpücük kondurdum, "İçimden geldi."