Rose (Chaeyoung)
Şirket mesaisi çoktan bitmişti. Ben ve Yoongi hariç herkes gitmişti. Yoongi'nin önümüzdeki sezon görüşeceği önemli bir müşterisi varmış. Bunun için çok fazla araştırması gereken dosya var. O müşteriyi tavlayıp, şirkete kazandıracak.
Ahh işi zor...
Saat 03.00'dü. Artık çok fazla yorulmuştum ve uykum vardı. Oysa benim aksime zombi gibi bir dosyadan diğerine, sürekli çalışıyordu.
Yoongi'nin odasındaydık. Onun masasının, önündeki koltuklardan birine oturmuş saatlerdir onu bekliyordum.
"Evde devam etsen, olmaz mı? Hem, uykun gelmiyor mu?"
Sesim istemsizce kedi gibi çıkmıştı. Çok uykum olduğu için bu tınıyla konuşuyordum.
"Çok yoruldun değil mi?"
Bana karşı çok şefkatliydi. Çok hoşuma gidiyordu. Onu seviyorum...
Yorgunca başımı salladım. "Hem yılan bu saate kadar seni görmedi. Sorun olmaz mı? Yani onu ziyaret etmen, gerekmiyor mu?"
"Seninde görmen gerekiyor. Biliyorsun değil mi?"
Biraz endişeyle, "Evet. Ama korkmuyor gibiyim. Yani korkuyorum ama yine de o da bir hayvan sonuçta. Hayvanlara sevgi göstermezsek, üzülürler. Yani se-seviyorum. Evet, seviyorum. Sadece biraz daha alışmam, lazım..." dedim.
Gülümsedi. Tanrım, çok güzel gülümsüyordu. "Bir yılanın bile mutluluğunu çok önemsiyorsun. Çok masumsun Chae. İşte bu yüzden seni çok seviyorum. İnce ruhlusun... ama dikkatli ol, bir gün... iyi niyetini suistimal etmeye çalışan insanlar çıkabilir. Böyle durumlarda çok dikkatli davranmalısın Chae-sshi."
Dediği şey dalmama sebep olmuştu. Düşünceli konuşuyordu. Hemen kendimi toparladım ve gülümseyerek başımı salladım.
🔗🔗🔗🔗🔗🔗🔗🔗🔗🔗🔗🔗
"Bence eve geç geldiğimiz için onu kızdırdık..." dedim endişeyle.
Yoongi, beni onaylayarak başını salladı ve "Kızdığı zaman, en çok boynumda dolanır. Yani sana da bu gece aynısını yapacak. Başına çok yakın olduğunda panik yapma. Seni korkutur ama asla sokmaz. Tamam mı?" dedi.
Dediği şey beni iyice paniğe sokarken, içeri girdik ve yine Yoongi kapıyı kilitledi. Bu sefer Yoongi'nin gömleğini giymiştim. Korkak adımlarla yılana biraz yaklaştım.
Yoongi, duvara yaslanmış kollarını göğsünde birleştirmişti. Bu sefer ki denemede, yanıma gelmeyecekmiş. Yılanın alışması için...
"Be-bence bu-bugün gelmemeliydik."
Yoongi, bu dediğime güldü. Hadi ama gülünecek birşey mi söylüyorum?
"Bu kadar pısırık olma."
Ona göz devirmek istiyordum ama elbette canıma susamadım.
Yılan üzerime geldi ve kısa zamanda başını boynuma doladı. Biraz sıkıyordu. Bu öfkesinden kaynaklanıyor olmalıydı. Kuyruğu, bacaklarımı çok gıdıklıyordu.
Dakikalarca, üzerim de sürünerek oyalandı ve sonunda gözlerini gözlerime dikti. Dilini çıkardı ve beklemeye başladı. İlk önce Yoongi'ye göz atmıştım.
Yapmamı istiyordu. Gözlerimi ondan alıp, tekrar yılana çevirdim. Yavaşça dilimi çıkardım. Yılan, hiç duraksamadan dilini dokundurdu ve geri çekildi.
İşlem başarıyla tamamdı. Odadan çıkarken, hemen "Üzerimi değiştireyim. Sen ne yapacaksın?" diye sordum.
Sıkıntıyla, "Hala işim var. Sen, üzerini değiştirip uyu. Tamam mı?"dedi. Üzgünce suratımı astım ve "Olmaz, üzerimi değiştirip yanına geleceğim." dedim.
Güldü. "Ne yapacaksın ki yanımda? Yorulursun..."
İtiraz ederek, "Uyursam bile yanında uyumak istiyorum Yoongi. Odada tek kalırsam, korkarım. Lütfen..." dedim.
Gülümsedi ve saçlarımı karıştırdı. Sonra kabul ederek, "Tamam. Hadi, git değiştir üstünü. Çalışma odasındayım..." dedi ve gitti.
Hemen odaya dönüp, rastgele bir kazakla bir pijama çıkardım. Kazağı, giydikten sonra farketmiştim. Göbeğimi açıkta bırakıyordu. Ama Yoongi'yle yalnız olacağımız için kızmazdı herhalde.
Evet geri değiştirmeyeyim, beni bekliyor. Hemen Yoongi'nin gömleğini koltuğun üzerine bırakıp, çalışma odasına koştum.
İçeri girdiğimde, kanepede oturmuş vaziyetteydi. Önündeki küçük bir sehpanın üzerinde, dağınık dosyalar. Ve kahve manyağı Min Yoongi. Sabahtan beridir içtiği kahveler...
Yanına otururken alayla, "Sabahtan beridir, içtiğin kahveleri sayamıyorum." Ellerimi göstererek, "Bak, gerçekten sayamıyorum. Çünkü o kadar parmağım yok. Bu gidişle komaya gireceksin, Yoongi. İçme bu kadar..." dedim.
Şakama hiçbir tepki vermedi. Fincanı sehpanın üzerine bıraktı ve bana döndü. Ellerimi, avuçlarının içine aldı ve "İşten önce..." dedi, sustu.
Söyleyeceği şey her neyse izin ister gibiydi. Yüzünü iyice yaklaştırdı ve boynuma sokuşturdu. Kulağıma fısıldayarak, "Sana dokunmak istiyorum. Sahip olmayacağım, söz. Ama bunu istiyorum. Bunu, seni korkutmadan yapmak istiyorum. İzin verir misin, Chae?" dedi.
Ürpermiştim. İçten içe bir titreme gelmişti. Bir yandan da boynuma nefeslerini bırakıp, beni tahrik ediyordu.
Yüzünü boynumdan çıkardığında, dağınık saçlarına baktım. Simsiyah saçları, alnını kapatıyordu. Gözleri uykusuzluktan bitap düşmüştü. Yorgundu. Üzmek istemiyordum...
Yorgunluğu, sesinden akarken "Biraz Chae. Lütfen..." dedi.
💮💮💮💮💮💮💮💮💮💮💮💮

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOOMSLANG // YoonRose
FanfictionEĞER BİR BOOMSLANG YILANI TARAFINDAN ISIRILIRSANIZ, VÜCUDUNUZUN BÜTÜN DELİKLERİNDEN KAN FIŞKIRIR. (Gerçek bir bilgidir) ~ Chaeyoung, anne ve babasını trafik kazasında kaybettiğini sanıyordur. Ailesini kaybedince ortada kalan Chaeyoung'a amcası sahip...