YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

43.7K 2.5K 5.7K
                                    


AHALİ (2. SEZON) - YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM


# Halsey - Colors



''Gizlilik için.'' Ben bir şey söyleyemeden gene dudaklarını araladı ve şu kelimeleri etti: ''Bu buluşmayı Melis dışında kimse bilmeyecek diye konuşmuştuk, unuttun mu? Kendi arabamla gelseydim biri görebilirdi. Ya da Oktay Bey'le gelseydim aileden birine söyleyebilirdi. Her iki ihtimalde de kulaktan kulağa yayılabilirdi.''

''Peki ışıklar?''

''O da birine görünmemek için,'' dediğinde anladığımı belli etmek için başımı salladım. Derken sürücü kapısı açıldı ve şoför arabaya bindi. 

''Gidelim mi efendim?'' diye sordu İlker'e hitaben.

''Gidebiliriz.''

Behzat Bey'in 'Tamam efendim' deyip motoru çalıştırarak yol düştükten sonraki dakikalarda aracın içinde esen sessizlik rüzgarını kesen İlker oldu. 

''Yeterince uzaklaştık. Artık ışıkları açabiliriz.''

Şoför hemen İlker'in isteğini yerine getirince arabanın içi aydınlanırken kamaşan gözlerimi kırpıştırdım. Işığa alıştığımda bakışlarımı etrafımda gezdirirken İlker mıknatıs, gözlerimse metalmiş gibi ona çekildi.

Bu defa bere takmıyordu, saçları hala derli toplu olmamakla beraber geçen seferden daha düzenliydi. Sanırım bu kez evden çıkmadan önce en azından elini saçından geçirip azıcık çekidüzen vermişti. Hafif bol asker yeşili kazağının üzerine kapüşonu kürklü, kamuflaj desenli mont giymişti. Siyah pantolonu bacaklarını ikinci bir deri misali kaplıyor, kaslarını insanın gözüne sokuyordu. Ayağında da kömür karası, deri postallar vardı. 

İlker'in lambalardan farklı bir göz kamaştırıcılığı vardı; sorun ona bakamamanız değil, baktıkça bakmanızdı. 

İç sesim 'Ve sen şu anda o problemi yaşıyorsun' deyince hipnozdan uyanır gibi silkinerek çabucak göz bebeklerimi çehresine odakladığımda irisleri alaycı ve çapkın bir ışıltıyla parlıyordu. 

''Beğendin mi prenses?''

'1 günde 2 kere İlker'in beni çekiciliğiyle hipnotize etmesine izin verdiğime inanamıyorum!' diye geçirdim içimden, dışımdansa, ''Neyi?'' dedim üç maymunu oynayarak.

''Neyi olacak prenses?'' derken sırıtıyordu ve sırıtışı 'Boşuna numara yapma, neyden bahsettiğimi bal gibi biliyorsun' manasına geliyordu. Bu içimdeki utanç tohumunu filizlendirirken yüzümün ıstakoz misali olduğunu tahmin edebiliyordum. ''Stilimi diyorum, beğendin mi?''

Duyacağımı sandığım sözcükler bunlar olmadığından kısa süreli bir şaşkınlık yaşadım, 'Beni diyorum, beğendin mi?' tarzında bir şey söylemesini beklemiştim. ''Hee stilini diyorsun... Evet evet beğendim,'' diye yanıt verdim.

''Ben de seni - düzeltiyorum, stilini - prenses,'' deyip göz kırptığında içimdeki utanç filizleri fidan olmuştu. ''Neyse, salla şimdi bunları da... Hakan'a ne yalan attın, onu söyle.''

Kendimi unutmaya zorladığım bu üzücü gerçeği anımsayınca kendime olan kırgınlığım ve kızgınlığım öbür hislerimin önüne geçti: Sevgilime ilk yalanımı söylemiştim. Bir yandan 'Bunu nasıl yapabildim?' diye kendimi suçlarken, diğer yandan 'Yapmasaydım İlker beni rezil edecekti!' diye kendimi savunuyordum.

AHALİ (2. SEZON)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin