AHALİ (2. SEZON)

OTUZ BİRİNCİ BÖLÜM

Yazar notu: Selam!

Kendime not; bölümü saat 12.30'da yayınladım. Siz de saat kaçta okumaya başladığınızı buraya yazabilirsiniz.

Hepinize iyi okumalar!

*

AHALİ (2. SEZON) - OTUZ BİRİNCİ BÖLÜM

# Ben Platt - RAIN (Şarkının sözleri der susarım.)

🎵 Breathe deep, let it wash over you 

We're slowly becoming lovers 

I promise you we won't be like the others 

We won't go running for cover 🎵

İLKER,

Çok katlı, lüks binanın çatı katına asansörle çıkıp evimin kapısını açtığımda Aleyna arkada, ben önde içeriye girdik. 

''Batcave'ime hoş geldin prenses,'' dedim kollarımı sağlı sollu kaldırarak. 

Omzumun üzerinden Aleyna'ya baktım, dairemi nasıl bulduğunu merak ediyordum. Buraya getirdiğim hiç kimsenin haberi olmasa da mekanın tasarımı tamamen bana aitti, her yeri kendi zevkime göre dekore etmiştim yani.

Aleyna'nın etrafta gezdirdiği gözlerindeki hayranlığı gördüğümde gülümsedim. Onun beğenip beğenmemesi neden umurumdaydı bilmiyorum ama umurumdaydı işte. Hoşuma gitmişti.

Önüme dönüp, Aleyna misali evimi ilk kez gören biriymişim gibi çevremi inceledim. Yüksek tavanlı ve geniş dubleks dairenin bir duvarı boydan boya ve yukarıdan aşağıya pencerelerle kaplıydı. Camların diğer tarafındaki manzarada binlerce evin ışıkları parlıyor, karanlıkta göz kırpıyordu. Sanki tüm şehir ayaklarımın altındaydı.

Pencerenin önünde pırıl pırıl, siyah bir teleskop duruyordu. Normal bir teleskop tasarımına sahip olmakla birlikte profesyonel ve pahalı görünüyordu ve görüntüsü yanıltıcı değildi. 

Evin diğer duvarları kiremit tuğla ve gri betonla kaplıyken, yerler kahverengi ahşap parkeyle döşenmişti. Eski görünümlü duvarlar ve zeminin aksine, açık mutfak ve salondaki  eşyalar yepyeniydi. 

Siyah ve biraz da gri renkle tasarlanan mutfağın dolapları ahşaptan, tezgahları çelik, bar sandalyeleriyse metalden yapılmıştı. Minimalist salonunun bir tarafında L şeklinde kocaman siyah deriden bir koltuk ve koltuğun önünde aynı renkte yuvarlak, metal bir sehpa vardı.

Asma kata çıkan döner merdiven ve o katın korkulukları siyah metalden yapılmıştı. Alt taraftan üstte neler olduğu düzgün görünmüyordu.

Aleyna, ''Burayı sen dizayn ettin, değil mi?'' derken hala gözleriyle etrafı tarıyordu.

''Doğru tahmin,'' diye onayladım. ''Nereden bildin?''

''Seni yansıtıyor da ondan,'' diye cevapladı. ''Hem harabe gibi, hem de modern... Havalı...'' 

''Beni dolaylı yoldan övdün mü, gömdün mü anlamadım prenses.''

''Senin de çabasız bir yakışıklılığın var ya, o anlamda,'' deyip sonra konuyu değiştirdi. ''Gökyüzünü buradan izliyorsun demek,'' dedi eliyle teleskopu işaret ederek.