Düşlerde sevdim seni, söyleyemedim~
Yıldızı doldurup başlasak bölüme=)
Satır arası yorum yaparsanız çok mutlu olurum =)
Keyifli Okumalar ♡
FMF* hastalığının ne olduğunu, belirtilerini ve tedavi olunabilecek raddedeki hastaları gösteren sunumumdan sonra nihayet amfiden çıkarak en sevdiğim tarihsel kafeye doğru ilerliyordum.
Kafe bir han şeklindeydi ve restaurant sahibi olan yaşlı adam beni kendi kızı gibi sever, en sevdiğim içecek olan çilekli frappucino'dan yapıp günün yorgunluğunu kısa süre de olsa alırdı.
Daha sonra beraber baba kız gibi zaman geçirir notlarımı sorar, sınavdan düşük aldığımda şakadan da olsa kızardı. Kendi babamın veremediği şeyleri yabancı birinden almak acı bir gerçekti.
Ama artık sorun etmiyordum.
Nihayet kafeye vardığımda müşterisiyle ilgilenen garson kız ile göz göze geldim ve hafif bir baş selamı verdim. Burada ara sıra konuştuğum biriydi ama yakında değildik.
"Aigooo benim Busan denizi gözlüm gelmiş! Neden haber vermiyorsun önceden deli kız? Çilek bitmişti, sabah sen gelmeden aldırırdım." diye yakınarak elinde bastonuyla Choi So amca yanıma gelmişti
Gülerek ona eğilip sarıldım. "Choi so amca bir gün de çilekli Frappuccino içmem ne olacak. Dert ettiğin şeye bak. Hem sen beni randevuyla mı alıyorsun kafene?" Alınmış gibi yapıp kollarımı boynundan çektim ve küskünce ona baktım.
"Güzelim olur mu öyle şey? Tabii ki kapım sana hep açık ama günün dolu dolu geçerken rahatlamak için buraya bir şeyler içmeye geliyorsun ve ben sana seni mutlu edecek bir şey ikram etmezsem üzülüyorum yoksa sen benim kızım gibisin, hatta kızımsın." Gözlerindeki merhamet duygusu içimden bir şeylerin cızlamasına sebep oldu.
Baba, sen neden bu adam gibi değildin? Neden merhamet ve sevgi dolu olması gereken gözlerinde hırs ve kin vardı?
Kafamdaki sesleri duymazdan gelip Choi so amcanın kolundan tutup gözüme kestirdiğim masaya oturdum. "Günümün dolu geçmesi buraya gelmemek için bir sebep değil. Ayrıca ben seni özlediğim için geliyorum, Çilekli Frappuccino da bahane." dedim muzipçe. Bu kalbî güzel yaşlı adamı üzgün görmek istemiyordum.
"Güzel kızım benim, o zaman ben hep bir kilo çileği senin için haftalık ayırtayım buzlukta, böylelikle sorun olmaz. Şimdilik bu güzel kıza hemen Çikolatalı frappucino ikram ediyorum!"
Bu dediğine kıkırdadım ve onu onayladım. Ne desem o yine dediğini okuyacaktı. Yanımızdaki garson çoktan mutfağa gitmişti bile. Hal hatır sormadan sonra bu hafta olanları anlatmıştım. Dersler, stajyer çalışmalarım ve sınavlarım.
Gizli Numaradan bahsetmemiştim. Gerek yoktu.
O da bana gülerek yeni çalışan kızın pastayı müşterinin yüzüne yanlışlıkla yapıştırdığını anlatırken gülmekten kendimi alamamıştım.
Yüzü bir süre sonra ciddileşti ve ellerini tuttu. "Güzel kızım biliyorum bu konudan hoşlanmıyorsun ama ben yine de sormak istiyorum, hayatında biri var yok mu hala? Hoşlandığın? Ben yaşlı adamım ne zaman damat göreceğim? Yoksa benden mi saklıyorsun?"
Gülümsemem yavaşça solarken yutkundum. "Choi so amca, lütfen ama bu konuları konuştuk seninle, hayatımda biri olmadı ve olmayacak, istemiyorum. Geçmişimi az çok biliyorsun lütfen." dedim çocuk gibi mızmızlanarak.
Aslında oldukça soğuk ve olgun bir insandım ama bu adam bana babamın göstermediği ilgiyi gösterince, her kız çocuğu gibi şımarıyordum.
"Anladım güzel kızım. Tamam seni zorlamayacağım. Sen bilirsin. Ama lütfen güvendiğin biri olursa dene. Hayatında keşkelere yer verme. O adam yüzünden kalbini kilitleme, yoksa kalbine layık biri o kapalı kapıyı açmaya çalıştığında sen çok zorlanırsın. Elbette hemen açma kapını ama kilitli de bırakma olur mu kızım?"
Başımı bu tatlı adamı kırmamak için olumlu salladım. O sırada sarışın ve genç garsonun getirdiği çikolatalı frappucino'yu yudumlamıştım.
Choi so amca'nın aklına bir şey gelmiş olacak ki, "Aigoo nasılda aklımdan çıktı! Kim Choi So bunadın iyice!" diye kendi kendine yakındı ve bana döndü. "Kızım ben sana söylemeyi unuttum. Bugün yeğenim gelecekti arkadaşlarıyla doğum günü kutlamaya. Tanıştırayım sizi, yanılmıyorsam aynı üniversitede okuyorsunuz."
Gülümsedim şaşkınlıkla. "Senin yeğenin mi var? Neden hiç karşılaşmadık?"
Choi so amca kafenin üst katında kalıyordu. Bildiğim kadarıyla kızı ve eşi bir trafik kazasında vefat etmişti. Bir kardeşi olduğundan ve onunda bir çocuğu olduğundan bahsetmemişti.
"Sizi karşılaştırmak istedim ama bizim kerata hep arkadaşlarıyla kendi kurdukları bar/kafede takılıyor. Ama halimi hatırımı sormak için arar ve kardeşi ile gelir buraya. Kısmet bugüneymiş. Sen gelmeden mesaj attı yarım saate ordayız diye." Kafamı anlayışla salladım. Yaşlı bir adamdı ve yalnız olmayışı beni sevindirmişti.
Derken kafenin kapısı gürültü ve kahkahalarla açıldı ve bakışlarım oraya döndü. 7 kişi gülerek içeri girmişti bile ve aralarındaki çocuğa sarılıp kafasını köpeği sever gibi sevip 'doğum günü çocuğu! Sen büyüdün de 23 yaşında mı oldun! Aigoo maknaemiz büyüyor!' diyorlardı gülerek.
Choi so amca eliyle Taehyung'u işaret ederek, "Bak kızım kenardaki yeşil kazaklı ve siyah pantalon giyen benim yeğenim, adı Kim Taehyung. Gelenlerde arkadaşları. Bugün en küçüklerinin doğum günü. Gel seni tanıştırayım" dedi ve ayağa kalktı.
Bense hala şokla bizi fark etmeyen yediliye döndüm. Derken aniden Taehyung ile göz göze geldik. Ve o da benim gibi şokla bana bakakalıp yerinde duraksadı.
Af buyur?
BÖLÜM SONU
Yahu benim "af buyur" kelimesi ile derdim ne? Dkdmhfn
Neyse umarım hoşunuza giden bir bölüm olmuştur. Hepsinden uzun olan bi bölümdü. Olaylara ve Tae ile kızın tanışmasına yavaş yavaş giriyoruz.
Ben gider sizi seviyom
24 Kasım Pazar
00:22 am*FMF: ataklar halinde karın ağrısı, ateş şikayetleri ile kendini belli eden ve akut apandisit ile karıştırılabilen otozomal resesif (çekinik) geçişli kalıtsal bir hastalıktır.
Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir
Vote💋💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐏𝐫𝐢𝐧𝐜𝐞𝐬𝐬 𝐝𝐨𝐞𝐬𝐧'𝐭 𝐜𝐫𝐲✔✔
FanfictionTAMAMLANDI✔✔ 《𝓚𝓲𝓶 𝓣𝓪𝓮𝓱𝔂𝓾𝓷𝓰》 Taehyung sevdiği kadına aşkını ve ondan vazgeçmeyeceğini göstermekte kararlıydı. "Ben prenses değilim." "O zaman benim kraliçem olursun." (Çeyrek Texting) Tür: Tatlı bir aşık erkek, erkeklerden yaralanmış ama g...