Nolur bana da böyle bak...NOLUR ÇEBAL
İlla kameraman mı olalım bu bakışları görmek için!!!
🤣
Satır arası yorum yaparsanız çok mutlu olurum =)
Yıldıza basıp başlasak bölüme=)
Keyifli Okumalar ♡
Soo Rin'e olayları anlattığımda hiç şaşırmamıştı, hatta bu anı bekliyor gibi bir hali vardı bile diyebilirdim.
"Benim anlamadığım çocuğu nasıl hatırlamazsın sen markette? Ben sizi o kadar aynı ortama soktum. Alzheimer falan mısın?"
Güzel soruydu.
Ama nasıl aklımda tutabilirdim ki? O bazen maskeyle gezerdi yanımızda ve ben de onların yanında hep telefonla uğraşır, maksimum yarım saat kalıp çıkardım.
Ki kırk yılda bir gelirdim yanlarına.
"Cerrahi bölüm okuyorum farkındaysan, kırk yılda bir gördüğüm adamın yüzünü nasıl hatırlayayım? Hem yanımızda bazen maske takardı ne biliyim ben?"
Derin bir nefes alıp bana baktı. "Sana hiç bir şey demeyeceğim güzel arkadaşım ama çocuk senden şans istemiş ve bence kabul etmelisin. Hem ben kefilim, çok iyi çocuk kendisi."
Ona bayık bir bakış attım. "Ee, ne yapayım? İyi çocuksa öldürelim de cennete gitsin o zaman, burada işi ne?"
Gözlerini oflayarak devirdi ve aynaya dönerek mat bordo rujunu sürmeye başladı. 2 saat vardı gelmelerine ama şimdiden hazırlanmaya başlamıştı bile. Bense hala kurukafa desenli penye pijamalarımlaydım.
"Bu salak cümleyi duymamış gibi yapacağım. Ve sende hemen hazırlanmaya gidiyorsun ben ayarladım elbiseni." diyio beni odasından nazikçe(!) kovdu.
Kendi odama oflayarak girdim ve elbiseye kısa bir bakış attım.
Tanrının sonbaharında kısa elbise giydirebileceğini mi sanıyordu bu bana?
"AYNEN ÖYLE DÜŞÜNÜYORUM VE GİYMEZSEN OLACAKLARDAN SORUMLU DEĞİLİM! MONT GİYERSİN!"
Soo Rin'in bir anda bağırmasıyla irkilerek baş parmağımla damağımı ittirdim.
Manyak! Benim içimi mi okumuştu yoksa ben mi sesli düşünmüştüm?
Hayır sadece ciğerini biliyor senin o kadar.
Doğru.
Bakışlarım yatağıma kaydı. Pekala elbise güzeldi. Nakışları ve rengi hoştu. Üst kısmı oturtmalı olsada aşağıya doğru bollaşıyordu, tülleri vardı.
Soo Rin kesinlikle modacılık okuyarak hayatını kurtarıyordu.
Makyaj masam geçerek kullanacağım malzemeleri teker teker seçtim. İlk önce kremler ve serumlar sürmüş ve bir süre beklemiştim. Daha sonra göz makyajımı buz mavisi tonlarında tutup dudağımın rengine yakın kırmızı bir ruj sürdükten sonra kıyafeti giymiştim.
Hazırdım.
Saate baktığımda 8 olduğunu görmüştüm. E ben mal gibi kalmıştım böyle? 1 saat ne yapacaktım? Ki bu makyaj kıyafetle Soo Rin oturmama bile kızardı.
Eman bananeydi canım!
Madem zorla bir yere götürüyorlardı beni ben de Soo Rin'i dinlemezdim. Salona geçtim ve dikkatlice oturup televizyondan dizilere bakmaya başladım.
O sırada içeriye Soo Rin 10 santim topuklularıyla girdiğinde gözlerim fal taşı gibi açıldı. "Yah! Biz evde ayakkabısız dolaşıyoruz, çıkart şunları evi kirleteceksin!" diye bağırdım yastık fırlatıp.
Yastığı bana geri atıp koltuğa yayıldı umursamazca. "Bunları daha bugün aldım akıllım. Yani yeni. Tam 37 numara olduğu için orada denememiştim, ayrıca vitrindekini değil depodakini getirttim. Bi daha bana bağırmadan önce sorsan iyi edersin küçük hanım." dedi kinayeli sesiyle.
Omuzlarımı nefesimi vererek düşürdüm. "Tamam"
Onunla kavga edemezdim çünkü insanlar sadece kazanacakları savaşlara girmeliydiler. Soo Rin'i laflarıyla alt edecek bi insan -Namjoon da dahil olmak üzere- henüz anasının karnından doğmamıştı.
1 saati oyalanarak geçirdikten sonra nihayet Namjoon aşağıda beklediklerine dair mesaj atmıştı. Normalde onların bizi bir saat aşağıda beklemesi gerekmez miydi? Kafamı sağa sola salladım. Biz farkıydık sanırım.
Mont ve çantamızı aldıktan sonra kapıyı kilitleyip, asansörü çağırdık.
O an aklıma başka bir şey takıldı ve korkuyla Soo rin'e döndüm. "Taehyung neden beni eve gönderdikten bir kaç saat sonra kafeden evine geçmedi? Hani burada yaşıyordu?" Gözlerimi büyüttüm. "Aman tanrım beni takip mi etti de böyle bir yalan uydurdu?"
Şokla soruları sıralamam bittiğinde Soo Rin bana her zamanki gerizekalı bakışını atıyordu.
"Hayır seni salak! Onlar böyle partilerde hep birlikte Namjoon'ların evinde hazırlanıyorlar. Kıyafetleri oraya getirtiliyor. Gucci markası ile araları iyi, mankenlik bile yaptılar orada. Bu yüzden pantolon ceket gibi sıradan bir kombin yapsalar dahi mağazalar onlara ürünlerini yolluyorlar. Anladın?" Rahatlayarak kafamı salladım. Psikopat bir platonik bu hayatta en son isteyeceğim şey bile değildi!
Asansörden indiğimizde hemen sensörlü otomatik demir kapıya ilerleyip dışarı çıktık.
Ve dehşet'ül vahşet derecesinde yakışıklı iki erkek bize döndüler.
Tanrı'nın var olduğuna kanıtlar be! dedi iç sesim.
Dürüstçe iç sesime hak verdim. Cidden çok yakışıklılardı. Ben Taehyung'a, o da bana bakarken bir süre zaman durmuş gibiydi hatta.
Ta ki Soo Rin, "Ay hadi canım! Gidelim artık!" diye çemkirene kadar.
BÖLÜM SONU
Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir
Vote💋💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐏𝐫𝐢𝐧𝐜𝐞𝐬𝐬 𝐝𝐨𝐞𝐬𝐧'𝐭 𝐜𝐫𝐲✔✔
FanfictionTAMAMLANDI✔✔ 《𝓚𝓲𝓶 𝓣𝓪𝓮𝓱𝔂𝓾𝓷𝓰》 Taehyung sevdiği kadına aşkını ve ondan vazgeçmeyeceğini göstermekte kararlıydı. "Ben prenses değilim." "O zaman benim kraliçem olursun." (Çeyrek Texting) Tür: Tatlı bir aşık erkek, erkeklerden yaralanmış ama g...