Küçükken iğneden korktuğum için hastalansamda belli etmemeye çalışırdım. Saklardım.Çünkü buraya gelmek istemezdim.İşte burdaydım.
Ama bu sefer kulağım duymuyordu, hiçbir şey algılayamıyordum. Buraya nasıl geldiğime dair hiçbir fikrim yoktu.Ne olmuştu ,niye gelmiştim ben buraya?
En son çıkışta Esra ile beraberdim ve sonra onun telefonu çaldı ve s-sonra....?Hatırladım o acı kelimeleri . O kelimeleri birleştirmek istemeyen beynim bana kelimeleri sırayla gönderiyordu. Bu kelimeler tek başına anlam ifade etmiyordu. Ama hepsi bir araya gelince olanlar olmuştu. İnanmak istemiyordum. İnanamıyordum. İnanmıyordum.
Uzanmıştım. Boş tavana bakıyordum, gözlerimi kırpmaksızın. Yanımda kimse yoktu. Korkutucu bir sessizlik bulunduğum hastane odasını doldurmuştu. Koluma bir serum bağlanmış ve üstümü örtmüşlerdi. Kalkmak istiyordum. Ne kadar yorgun hissetsem de bunu yapacaktım.
Bu yataktan kalkacaktım. Çünkü daha cevabını alamadığım sorularım vardı. Bu soruların cevapları kapının arkasındaydı. Damla damla gelen seruma bakışlarımı çevirdim. Sonra serumun borusunu takip edip koluma takılan kelebeğe baktım. Serumu kolumdan çıkarttım. Kanıyordu ama şimdi önemli olan bu değildi. Cevaplardı...
Şu anda hiçbir şey düşünemiyordum. Ne hissediyordum ? Hiçbirşey . Hafızam çok bulanıktı. Doğrulduğumda başıma bir ağrı girdi. Yer, gözümün önünde kaymaya başladı. Yatağın kenarından tutunarak destek aldım.
Gözümü kapatıp birkaç saniye bekledim sonra yavaşça kalkıp kapıya doğru adımladım.
Kapının kolunu tuttuğumda elim titremeye başladı. Nefes almaya çalıştım. Ama sanki ciğerlerimin üstünde koca bir taş, nefes almamı engelliyordu.
Kapıyı açıp hastanenin sakin ve uzun koridoruna baktım. Kimsecikler yoktu. Adımlarımı yavaşça odanın dışına attım. Korkuyordum. Savunmasızdım.
Elimi koridorun duvarına sürterek yürümeye başladım. Tekrar başım dönmeye başlamıştı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes almaya çalıştım.
Arkamdan gelen tanıdık ses ile gözlerimi açıp bekledim.
"E-Ela ne-nereye?" dedi Esra titrek bir sesle.
Ona döndüğümde gözlerinin kızarmış olduğunu ve hala yanaklarında akan yaşlara baktım. Donuk gözlerle bana bakıyordu. Bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Ama anlamıyordum. Belki de anlamak istemiyordum.
Bir anda aklım, ruhum, vücudumu terk etti sanki.
Bacaklarımın taşıyamadığı vücudum yere yığıldı. Hatırladığım en son şey Esra'nın yardım çığlıkları ve birkaç hemşirenin bana doğru koştuğuydu...
...💔
Evet olmuştu. Annemle babam gitmişti. Hem de bir daha dönmemek üzere. Boşluğa düşmüştüm. Kapkaranlık bir boşluğa.
Annemle babamdan başka kimim vardı? Onlardan başka kim beni koruyup kollardı ki? Kim?
Esra hıçkırıklar arasında olayı anlatırken ne olduğunu çok geç algıladım . Hala şoktaydım . Çünkü gözlerimden bir damla bile yaş gelmemişti. Nasıl olurdu? Sabah birlikteydik. Gülüyorduk. Arabadan inerken onları öpmüştüm. Her pazar rutinimizdi. Hiç aksatmazdık ki!
Nasıl olurdu nasıl bırakırlardı beni? Bu koca dünyada yalnız başıma ? Nasıl?
Hayır! Onlar ölmedi, yaşıyorlardı. Şimdi kapıyı açıp içeri girselerdi. Bu bir rüya deselerdi. Sonra annem saçımı okşasaydı. Babam benimle konuşsaydı , sonra yine espri yapsaydı, beraber gülseydik, üzülseydik... Daha çok erkendi. Ama olmayacaktı, boşuna umut etmemeliydim.
:::::::::::::::::::::::::::::♣
Mezarlığa gidiyordum. Yan yana gömülecek iki tabut. Omuzlarda götürülüyorlardı. O tabutlar kimindi ? Kim vardı içinde? Bir daha dönmemek üzere. Bir daha görememek, sarılamamak, konuşamamak üzere.
Bu sorular uykusuz geçen iki gün boyunca sürekli aklımdaydı . O an şoktaydım . Hiçbir zaman tek başıma kalmamıştım ki ben. Şimdi nasıl kalacaktım?
Cenaze işleri bittiğinde ben Esra, Esra'nın annesi Nurgül teyze ve birkaç kişi daha eve geliyorduk.Eve gelince yalnız kalmak istediğimi söyledim ve odama çıktım.
Odam ,annemlerin odasıyla karşılıklıydı. Odalarının kapısı açıktı ,yönümü değiştirip annemle babamın odasına girdim.
Normalde kapıyı çalmam gerekirdi. Küçük yaşta öğretilmişti bu kural bana. Ama onlar artık yoktu. Kapıyı çalsam kim ''Gir!" derdi ki?
Yatak örtüsü düzeltilmiş olan yatağa baktım. Bu nevresim takımını para toplayıp annemle babamın evlilik yıl dönümlerinde almıştım. O gece baş başa yemeğe gideceklerdi ama bırakmamıştım. Ağlayıp zırlamıştım. Zorunda kalınca beni de yanlarında götürdüler. Tabi o zamanlar küçüktüm. Onların baş başa kalmak isteyeceklerini düşünmemiştim. Bu durumu anlayınca ,telafi edecek bir şeyler düşünmüştüm. Bana kırgınlıklarının olmadığını biliyordum. Ama yine de elimden gelinceye kadar telafi etmiştim bu durumu.
Annemin özenle düzenlediği makyaj takımına baktım. Annem her zaman düzenliydi. Düzensiz bir şey gördüğü an hiç üşenmeden düzeltirdi.
Yavaşça gardıroba doğru attım adımlarımı. Gardırobu açtım . Annemin her zaman lavanta kokan kıyafetlerinde elimi usulca gezdirdim. Babamın gömlekleri ütülü, bir bir asılmıştı.
Yerdeki bir teki olmayan çoraba baktım. Bir an tebessüm ettim. Babam da benim gibi her zaman çorabının tekini kaybederdi. Annem sorunca mırım kırım ederdik. Sonra annem ikimizide karşısına alıp azarlardı. Daha sonra da ikimizide öpüp bu son uyarışım derdi. Bu son uyarışın olmasaydı be anne...
Yavaşça annemle babamın yatağına uzandım. Onların kokusu hala burdaydı. Bu odada bu yataktaydı. Onlar hep yanımdaydı. Şimdide beni mutlaka izliyorlardır diye düşündüm. Yalnız bırakmazlardı beni. Birtanecik kızlarını. Ela'larını...
Gözlerimden serbest kalan damlalar yavaş yavaş yastığa damlıyordu. Ardı arkası kesilmiyordu. Ağlamak istiyordum . Bağıra çağıra. İçimi dökene kadar. Sadece gözümde değildi bu yaşlar. Yüreğim de ağlıyordu. Haykırıyordu, "Neden, neden?" diye.
♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣
Sizce bundan sonra ne olacak ?
Ela kiminle kalacak?
Ela toparlanabilecek mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE (Yeni Kitap)
Novela Juvenil♣Acı neyle başlar? Hayatınızda acıyı ne zaman tatdınız? Kalbiniz kırıldığında mı? Bebekken ilk kez yürümeye çalışırken yere düştüğüzde mi? Biri sizi yüzüstü bırakıp gittiğinde mi? Bunlar herkesin farklı cevap verebileceği sorular. Ela'nın da farklı...