Ertesi gün okumaya bi ara verip fransuanın günlüğünde bahsettiği evi bulmak için yola koyulduk.
Haritada evin olması gereken yere yani adanın güneydoğusuna geldik fakat burada daha önce bahsettiğim gölden başka birşey yoktu ( aslında burada göl olması sadece bi ihtimaldi ) fakat gölde oldukça büyük ve güzeldi çapı yüz yirmi veya o civarındaydı ve ayrıca gölde arada sırasında zıplayan ala balıklar ve gölün kenarlarındaki şeker ve su kamışlarıda gözümden kaçmamıştı,zaten aklı başında her insan böyle güzel bi gölün yanına bi ev yapmak isterdi.
Evi bulma fikrini tamamen yitirince ( enazindan ben ve yunusun) gölde biraz yüzmek için ben ve yunus hazırlanırken sayid ağniden bizi yanına çağırdı, yanına gittiğimizde parmağıya ilerdeki ağaçları gösterip " baksanıza şu ağaçlar sizcede fazla düzgün büyümemişlermi"yunus ağaçlara bakıp "nasıl yani" sayid diğer ağaçlarına gösterip " bak şunlar iç içe geçmiş ve adadaki tüm ağaçlar öğle ama bunların birer dalı bile birbirine değmiyor " diyince bizimde içimize bi kurt düşünce o ağaçlığa doğru ilerlemeye başladık ağaçlıktan çıktığımız gibi kendimizi ağniden bi mağranın önünde bulduk. Heyecanla içerisi az ışık alan yere girince dikkatimizi ilk çeken şey mağden ocaklarında görünen tahta kolonlardan burdada üç adet olmasıydı mağranın girişinin yüksekliği iki metre genişliği ise yarım metreydi fransua bu girişin genişliğini azaltmak icin çamur kullanmış, içerisi ise genişliğini iki metreye altı metreydi ( tüm ölçüler tahmini ) tavanı tutan üç kolon ve birde girişin kenarinda, duvara dayanmış yapımı bitmemiş bi kapı vardı.
İçeride birçok eşyalarda vardı;
- Kumaştan bi yatak
- el yapımı bi masa ve sandalye
- masanın üstünde bi hatita daha , murekkep ve kalemler
- birkaç eski balta
- ve son olarak içinde ölü bi kuş olan papağan kafesi
Kafes işine en çok ben sevindim artık papağanımı düzgün bi yere koyabilirim.
Ama burda bizi en sevindiren şey duvardaki çiviye asılmış bi piyade tüfeğiydi.
Yunus tüfeğin cephane yerine içeride bulduğumuz oldukça fazla mühimmattan biraz koyup dışarıda havaya ateş etti,ateş edince adadaki tüm kuşlar birden havalandı. Burada biraz zaman geçirip buseferde bu evin yakınındaki tarlaya gittik,tarla üçe beş büyüklüğündeydi ve sanırım koyunları engellemek için ise bir çit yapılmıştı tarlanın sulanmasıda sanırım tarlanın yanındaki dereden sağlanıyordu fakat tarladaki buğdaylar henüz tam olgunlaşmamıştı bu yüzden bizde tarlanın yanındaki hindistancevizi kabuğuyla tarlayı suladık ve mağara evindeki iki baltayı alıp evimize döndük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Issız Ada ve üç arkadaş
Adventuremercanlar bitkiler ve bir ada isimleri ömer,yunus va sayid olan bu üç arkadaşın hayatta kalmalarını sağlayan şey ,son umutları bu ada