Artık ada yaşantısına git gide alışmaya başlamıştık ama bukadar küçük bi alan bize yetmez olmuştu artık yeni yerler, yeni hayvanlar, yeni bitkiler ve yeni uğraşlar bulmalıydık bu yüzdende adada bir geziye çıkmaya karar verdik bunun içinde kendimize biraz erzak hazırlamaya başladık aslına bakarsanız istemediğimiz kadar yiyeceğimiz vardı ama suyumuzu tutacak bi kabımız ve adada başka su kaynağı olmasının garantisi yoktu bu yüzdende ilk olarak birkaç bambu matara yapmaya başladık. Bambudan matara sizlere biraz saçma gelebilir ama bu Yunusun fikriydi ve yunusun fikirleri çoğunlukla iyi sonuçlanır.
Ben kendi mataramı şu şekilde yaptım:
İki karış uzunlukta ve kol kalınlığında, iki ucu kapalı bi bambunun üst tarafına baş parmağı kalınlığında bi delik açıp bu deliğe uyacak bi tıpa yapıp mataramı tamamladım
Fakat benim aksime yunus ve Sayid kendi mataralarını daha farklı yapmışlardı:
Aynı benimki gibi bi bambunun üst iki santimini kesip uzun olan kısmının uçlarını inceltip kısa parçanın bu yere tam oturmasını sağlamış ve mataralarını bitirmişlerdi.
Mataraları doldurup fransuanın evinde bulduğumuz iki dürbünü alıp yola çıktık.
Adanın bizim olan tarafı incelemeye başladık fakat yine bildiğimiz türde bitkiler,hayvanlar ve canlılar vardı.
Adanın tepelik taraflarından ilerlerken okyanusta büyük siyah bi balina gördük aslında pekte balinaya benzemiyordu ama hepimiz balinaya benzettik.Sayid yunustan dürbünü istedi yunusta bi dürbünü bana bi dürbünü de sayide verip alnındaki teri sildi sayid balinaya bakarken "yâ bunlar ne biçim balina "diyince yunus sayitten dürbünü alıp o ne olduğu belirsiz şeye baktı ve
"O şey balina deyil kano" diyince sayid ile sevinçle birbirimizle sarılıp kurtuluşumuzun bize doğru gelmesini izledik.Sayid sevinçle "ne oldu yunus buraya çok mu alıştın" diyince yunus biraz telaşla bağırıp "ya ne alışması oradaki şey kano, savaş kanosu" diyip o kanolara baktı ve dürbünü gözünden çekip "tararolular ve maorililer yıllardır savaş içindeler tararo kabilesi güneyde maorilerde kuzeybatıda yaşarlar kanonun içindede birsürü eli bağlı esir var sanırım esir olanlar maoriler ve bu sanırım iyi birşey
Bir zamanlar maorilerin yaşadığı adaya gitmiştim kesinlikle tararolulardan daha medeni insanlardır ve tararoluların aksine insan eti yemezler genellikle tarım,ticaret ve hayvancılık gibi uğraşları vardır eğer maorilere yardım edersek bizi ülkemize götüremezler belki ama bize bir şekilde borçlarını öderler ama bir an önce saklanmalı ve bi plan yapmalıyız tüh ya keşke silahlarımız ( yaylar mızrak ve savaş sopası) yanımızda olsaydı ama en azından etrafta bulduğumuz şeylerle ve yanımızdaki bıçakla birşeyler yapabiliriz"bıçak ile üç adet mızrak yapıp kendimizi biraz olsun güvene aldık.
Yunus dürbünü tekrar alıp esirleri kanodan indiren adamları izledi ama oradaki birisi çoğu adamdan farklıydı sıradan olan savaşçılardan:
- beşi mızraklı
- üçü okçu
- ikisinde ise ağır , yontulmuş soparara sahiptiler ama bu adamda ise bir kılıç vardı ve yalnızca birkaç parça bez ile kapanmış tararolu savaşçıların aksine bir şortu vardı ve saçları görülüp sarıya boyanmıştı
diğer adamların yüzleri ise:
- okçular turuncuya
- mızraklılar maviye
- ve sopalılar ise beyaza boyanmıştı.
Bu boya burun çevresinden gözlere doğru çapraz şekilde ilerliyordu.
Kanodaki yedi esir indirilirken birinin diyerlerinden farklı olduğunu farkettik, avrupalıların giydiklerine benziyen şortlar giyen altı esirin aksine bu adam birde tişört giyen ve maorililerde yüzü boyanmış tek kişiydi ve yaklaşık 35-40 yaşlarındaydı, yüzü yeşile boyanmıştı ve sanırım maorililerin liderleri buydu.
Maorililerin lideri son olarak kanodan indirildiğinde belinde kılıcı olan tararo lideri maori liderine bağıra bağıra birşeyler söyleyince maori lideri öğle bir sinirlendirdiki arkasında, onu tutan adamın burnuna, kafasının arkasıyla vurduğu gibi adam yere yığıldı ve maori lideride tararo liderinin üstüne atlayıp birkaç yumruk attı fakat tararo askerleri onu hemen tuttular bu işe çok sinirlenen lider kılıcını çıkartıp tam lideri öldürecekken son anda sinirine hakim olup kılıcı kınına (kılıcın kılıfı) sokup liderin yakasından tutup birşeyler söyleyip bi yumruk atıp gönderdi.
Yedi esirde eli kolu bağlı,bulunduğumuz beş metre yüksekliğindeki üstü çalılıklar ile kaplı tepenin altına oturtulmuş ve iki okçu bırakılmıştı yunus derin bi nefes alıp verdikten sonra "arkadaşlar eğer maorileri kurtarmak istiyorsak önce sessizce tutsakları kurtarıp sayımızı artıralım ve öncelikle şu okçulardan kurtulalım ama okçuları etkisiz hale getireceksek ilk önce diğerlerinin dikkatini bir şekilde dağıtmalıyız" dedikten sonra esirler için ateş yakmaya çalışan adamlara bakıp tekrar bize dönüp "şimdi planımızı anlatıyorum, şurdaki adamlardan birine bi taş atıcam bu beklenmedik olayın ardından şu sağ taraftaki çalılarada bi taş fırlatıp orada birşeyler olduğunu düşünmelerini sağlayacam, yüksek ihtimalle okçuyu gönderecekler diğer iki okçuda gardiyanlık yaptıkları için oradan ayrılamayacaklar ben ise taşın sesine giden okçuyu öldürüp hemen buraya dönecem okçu oraya dönmeyince onu aramaya gidecekler onlar gidincede alttaki iki okçuyu halledip esirleri kurtarıp tararoluları halledecez"
Yunus planını hayata geçirmek için yerden iki adet taş alıp tam liderin sırtına attı bu olay sonucu lider resmen can çekişirken yunus diyer elindeki taşıda çalılara atınca yunusun tahmin ettiği gibi okçu gitti yunusta o çalılara gidip bıçağı kanlı sırtında ise bir yay ve birkaç ok ile geri geldi.
Yunusun gerçektende bi insanı öldürdüğüne açıkçası inanamıyorum birinin yunus birini öldürecek dediğini duysaydım onun deli olduğunu düşünürdüm ama yinede yunusun haksızlığa ve yamyamlığa tamamen karşı olduğunuda iyi biliyordum ve bunun nedenini buna bağlayabilirim sanırım.
Okçu uzun süre dönmeyince (baya uzun süre dönmeyeceği kesin) gardiyanlar hariç tüm adamlar okçuyu aramaya gittikleri zaman sunus sırtındaki yayı alıp bulduğumuz tepeden beş metre aşağıda ve iki metre öndeki gardiyanlardan birini nişan alıp onu tam sırtından vurup öldürdü yanındakinin öldüğünü gören gardiyan anlamsızca etrafına bakarken ağniden bizi gördü o anda sayid yerden aldığı büyükçe bi taşı tam kafasına atıp kafasını dümdüz etti ve yunusa katıldı bende hemen aşağıya inip yedi kişinin iplerini bıçakla kesip sessiz olmaları için el kol hareketleri yapıp yeni öldürdüğümüz adamların yaylarını ve üç mızrağı onlara verip elleri bağlı numaraları yapmaları için el kol hareketleri yapıp yunuslarla pusuya yattık ve cesetleri gizleyip kanı yapraklarla gizledik.
Adamlar gellipte okçuların olmadığını görünce esirlerin yanlarına gelip etrafı kesip maori liderine birşeyler derken sayid kendini belli etmeden sopalılardan birine bi ok atıp onu yere serdi fakat yunusun yerdeki kuru dala basması yüzünden yeri açığa çıktı.
Tararo lideri yunysun saklandığı yere doğru birşeyler söyleyince yunus kendinden emin bir şekilde bulunduğu yerden çıktı fakart mızrakli biri ona atmak üzre mızrağını tam kaldırmıştı ki sayid onu tam sırtından vurdu bende saklandığım yerden çıktım ve arkamızı denize verip geri çekiliyorduk sayımızın onlarınkinden az olduğunu düşündükleri için üstümüze gelmeye başladılar biz birazdaha geri çekilince maori lideri yay ile hedef aldığı diyer lidere birşeyler diyince tararo lideri dehşet içinde arkasını döndü ve maorililere verdiğimiz iki yay ve üç mızrakla bide sayitteki yay ile kendilerini çembere alınmış bi şekilde bulunca dehşet içinde dehşete düştüler, maori lideri diyerine birşeyler diyince elinde kılıç ile haykırışla bağırıp kılıcını yere attı sanırım maori lideri diyerine teslim olmasını emretti.
Tararo lideri adamlarına birşeyler diyip kılıcını kınına sokup kını hızlılca yere attı ve hepsi birden yediside teslim oldular (lider ile birlikte on taralolu vardı:
Bir okçuyu yunus bıçak ile öldürmüştü
İki gardiyanı esirlerin yanında öldürmüştü
Biride yunusa tam mızrak atacğı sırada sayid tarafından öldürülmüştü)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Issız Ada ve üç arkadaş
Aventuremercanlar bitkiler ve bir ada isimleri ömer,yunus va sayid olan bu üç arkadaşın hayatta kalmalarını sağlayan şey ,son umutları bu ada