BİR AY SONRA:
mehmet ile ada yaşantımıza iyice alışmıştık artık misket limonları ile yoğurt yapabiliyor koyunlardan sağlığımız sütleri en iyi şekilde kullanabiliyorduk.
Bir gün tarladan topladığımız buğdayların bir kısmını ekmek yapmak amacıyla el yapımı havanımızda öğütüp un haline getirirken aniden eski evimin oralarda şiddetle bir tencereye vurulduğunu duyduğumda büyük bi adrenalin patlamasıyla hızlıca o yöne koştum mehmet bu olayı anlamayıp arkamdan koşarken bende son sürat eski tencerenin oraya koştuğumda yunusun önümde sayid ile bi tencereye vurduğunu gördüğümde bayılacak bibi olmama rağmen olağanüstü bir sevinçle arkadaşlarıma sarıldım.
Birkaç dakikaya kendimize geldiğimizde arkadaşlarımın arkasındaki adamları yeni farketmiştim.
Yunus a önce mehmet ile tanışmamızın hiayesini anlattıktan sonra kensisine nasıl kurtulduklarını sorunca kolunu omzuma atıp beni sahile götürürken konuşmaya başladı "o fırtınanın yarattığı dalgaların gücü inanılamazdı, o dalgaya çarptığımda işimin bittiğini sanmıştım ama sayid beni tuttu ve birden önümüze çıkan bi adaya çekti.
Birkaç hafta boyunca midye, balık ve çeşitli deniz kuşları ile yetinip koyun etine hasret kalmıştık.
İKi hafta sonra, uzun bir süre zaman ayırıp bitirdiğimiz salın küreklerini de bitirmiş, yanımıza hazırladığımız erzağı alıp yola koyulmuştuk.
Tam bir hafta kürek çekmiş aynı zamandada erzağımızın dibini görmüştük ogün ölüceğimizi düşündüğümüz anda bir gemi sreni ile irkilip hemen onlara bağırdık ve gemiden inip bize doğru gelen sandalı izledik.
O gün kaptan ile konuşup buraya seni almaya ikna ettikten sonra geminin yönünü buraya çevirdik.
(...)
Adaya gelipte seni etrafta göremeyince seni yanımıza çağırmanın en iyi yolunun tencereye vurmak olduğunu düşünüp öyle yaptık"
Yunus ile evimin yanından geçerken onlara yaptığım mezarları görünce "ya ömer bizi olmeden mi gördün" diyip omzuma şaka olarak yavaşça yumruk atıp güldü.
O gün dördümüzde adada en sevdiğimiz yerleri gezip adadan hatıra olarak:
- silahlarımızı
- fransuanın günlüğünü
- don olarakta adada memet ile eğittiğimiz iki papağanı alıp gemiye bindik.
O gün bize ev olan adadan ayrılmadan önce isimlerimizin yazılı olduğu bi tahtayı eski evime astık.
Gemiye bindikten sonra ufuk çizgisine doğru ilerler iken bize ev olan ada gözden kayboldu.
Ülkemize vardıktan birkaç yıl sonra sayid bi hayatta kalma kampı kurdu.
Yunus bi muhabir olup bizim gibi hayatta kalan insanlar üzerinde araştırma yapıp gazetelere yazdı.
Son olarak ben ise bir yazar olup kitap yazmaya başladım hatta ilk kitabımı da yayınladım, ismi ise ıssız ada ve üç arkadaş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Issız Ada ve üç arkadaş
Adventuremercanlar bitkiler ve bir ada isimleri ömer,yunus va sayid olan bu üç arkadaşın hayatta kalmalarını sağlayan şey ,son umutları bu ada