- - -
3| O çocuğa dersini vermen gerekirdi
"Yemekte ne var sultanım?" dedim aceleyle mutfağa girerken. "N'olur Yoongi hyungun sevdiği bir şeyler olsun."
Annem gözlerini devirip tahta kaşıkla karıştırdığı tencerenin ağzını kapatırken bana dönmüş ve "Yine ne yaptın?" demişti. "Derste konuşup durdun değil mi?"
"Çok daha fenası," diye mırıldanıp köşede sessiz sedasız domates doğrayan kız kardeşime ilerleyip yanağına sulu bir öpücük bırakmayı ihmal etmedim. Ve tabii o da her zamanki gibi elindeki bıçağı sallayarak "Bana bak, bir daha sulu sulu öpersen öldürürüm seni!" demeyi.
Hiçbir zaman öldürmüyordu.
"Ne yaptın bakalım?" dedi annem sandalyeyi çekip otururken. Ben de tüm gün olanları düşünüp kara kara etrafa bakınıp ayakta bir o yana bir bu yana sallanıp duruyordum.
"Hiiiiiç.." dedim sanki bana inanacakmış gibi. "Sözlüden düşük aldım."
Kaşlarını kaldırdı. "İki gün önce sözlü olmadınız mı siz?"
"Canı sıkılmış herhalde. Keyfi olarak tekrar yaptı. Hazırlıksız yakalandım."
Gözlerimi kaçırıyordum.
"Yalan söyleyemiyorsun." dedi Yooa köşeden atılırken. "Aptalsın biraz, ondan herhalde."
"Sen karışmasana oradan bücür."
"Bücürmüş, hah, güleyim bari. Bir ara gel de bu bücür sana nasıl yalan söylendiğini öğretsin."
Annem terliğini çıkartmasıyla gözümün önünde kardeşimin poposuna fırlattığında gözlerimi kocaman açıp hemen yanımdaki tezgaha yaslandım. Hiç şüphesiz ondan sonra sıra bendeydi. "Çocuklarımın konuştuğu konuya bak!" dedi ağlamaklı bir tonda. "Dürüst, güvenilir evlatlar olun diye kıçımı yırttım ben. Siz neler diyorsunuz?"
"İyi de sultanım ben demedim ki, o dedi!"
"Hih, sıpaya bak. Sen demedin de ne oldu? Direkt uygulmaya kalkıştın." Kaşları çatıldığında gelecek atağı korkuyla bekledim ama sanırım şanslı günümdeydim ki bir şey yapmak yerine "Neyse," demeyi tercih etti. "Yoongi oğlumdan öğrenirim ben senin karın ağrını. Git üstünü değiştir ben de yemeği hazırlayayım. Götür çocuğuma."
Hızla başımı sallayarak arkamı döndüğümde terliği bu sefer cidden yiyeceğimi bildiğim için hızlı adımlar atmaya ve bu sırada "Onu bizden daha çok seviyorsun zaten!" demeye çalıştım ama nafileydi. Anne terliğinden asla kaçamıyordum. Sağa dönmeden hemen önce kalçamda felaket bir sızı hissettim. Kızaracağına ise çoktan emindim.
Ve bunun üzerine annem neşeli sesini kızgın bir tonda çıkartmaya çalıştı. "Eşek sıpası!"
- - -
"Ta da!" Kapı açılır açılmaz elimdeki tepsiyi kaldırarak kocaman gülümsediğimde Yoongi'den aynı karşılığı alamadım. Aksine kapıyı küçücük aralamış ve pervazına yaslanarak bana sert bir bakış atmaya başlamıştı. Sanki sınıfta ve dersteymişiz gibi. Bu onun öğretmen bakışıydı.
"Makarna yaptım." dedi ben konuşmadan. "Bayan Park'a onu çok sevdiğimi ama bu gün yemeyeceğimi söyleyebilirsin."
Omuzlarım düşerken tepsiyi de kaldırmayı bir kenara bırakıp aşağı indirdim ve normal seviyede tutmaya çalıştım. Böylece Yoongi üzerimdeki pijamayı görmüş oldu. Onun en sevdiğini giymiştim. Beyaz üzerine sarı civcivler olan en yumuşak pijamamdı bu. Üstelik onun hediyesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teenager : yoonmin ✓
Fanficbenim için sadece bir öğretmen değilsin hyung, bunu sen de biliyorsun