- - -
35| Onu altıma almadım, onunla seviştim
Bazen sahiden de zaman geçmek bilmiyordu.
Ne tahtada yazan şiire, ne oradan oraya yürürken diksiyonunu özenle ayarlayarak konuşan edebiyat öğretmenine odaklanabiliyordum. Ne dudağımda kuruyan kan ne de sürekli dönüp bana bakan Jongin umrumdaydı.
Düşünebildiğim tek şey hala müdürün odasından ayrılmayan Yoongi'ydi o kadar.
Yemekhanede fırtınalar kopmuştu. Hepimizin disiplinlik olacağımızı biliyordum. Adım gibi emindim. Özellikle Arin kavgayı başlatan kişi olarak ağır bir ceza alacaktı. Bu kaçınılmaz bir sondu. Gözümün önünde hiç takılmadan aldığı sandalyeyle masaya çıkışını, masadan Jongin'e doğru atlayışını bir türlü unutamıyordum.
Her ne kadar benim için de yapmış olsa ölümcül bir hareketti. Sandalyeyi hiç düşünmeden kafasına fırlatmış bundan da hiç pişman olmadan aynen devam etmişti.
Benimse tek amacım Arin'i alıp oradan uzaklaşmaktı ama Jongin bana yumruk atınca haliyle ben de kendimi kaybetmiştim.
Sonrası epey hareketli geçmişti. Öğretmenler bizi tam anlamıyla ayırana kadar çokça hasar vermiş aynı şekilde almıştık. Revirde bile kavgalarımız sürdüğü için bizi bir süre ayırmışlardı.
Teneffüsler geçmişti, yeniden derse dönmüştük, Jongin ile aynı sınıftaydım ve az önce yolduğum için yeniden kanayan hatta sonra yeniden kuruyan yaramla sıramda oturuyordum.
Ama zaman bir türlü geçmek bilmiyordu.
Çok büyük bir suçtu. Tamam, Yoongi beni bebekliğimden beri tanıyor ve biliyordu ama okulun bunu göz önünde bulunduracağını zerre kadar sanmıyordum. Sonuç olarak okulu ve dışarıyı net bir şekilde ayırıyorlardı. Kapının önünde birisiyle kavga etsem zerre umurlarında olmazdı ama kantinde aynı kişilerle kavga ettiğim için çok büyük cezalara tabi tutulacağıma emindim. Çünkü okuldaydık. Kuralları ve cezaları olan bir yerdeydik.
Ve sırf bu yüzden Yoongi yıllarını verdiği ve tüm meslektaşlarından daha iyi olduğu mesleğinden men edilirse kendimi asla affedemezdim.
Çünkü geriye çekilip bakıldığında her şeyi başlatan asıl isim bendim.
"Derse katılım göstermiyorsunuz.." dedi sonunda Bay Kang olduğu yerde durup bize dönerken. "Olaydan az uz haberim var ama görüyorum ki kavga bitmiş ve siz buradasınız. Öncesi beni ilgilendirmez, derse odaklanın."
Nasıl odaklanacağımı bilsem seve seve odaklanacaktım ama imkanı yoktu.
Derse devam etti. Yazdığı şiiri uzun uzun övgülere boğdu ve tüm detaylarına indi. Neredeyse kimse onu dinlemiyordu ama Bay Kang sahiden edebiyata aşık bir adamdı. Bize aldırmadan aynı enerjisiyle dersini anlatmaya devam etti ve zil çalana kadar hiç susmadı. Bense öylece bekledim.
Sonunda zil çaldığında karnımda felaket bir ağrı vardı. Daha önce hiç hissetmediğim derecede büyük ve izahı olamayan bir ağrı. Kasılıyordum. Yere çöküp cenin pozisyonuna gelerek deli gibi ağlamaktan başka bir şey istemiyordum. Bu yüzden yüzümdeki o büyük acıyla Arin'e döndüm ve bu onu korkutmuş olacak ki tedirginlikle yerinden toparlanıp elini omzuma koydu.
"İyi misin?"
"Yoongi hyunga bakalım." dedim zar zor. Sesim saatlerce koşmuşum gibi kesik kesik çıkıyordu.
Karnıma bir darbe almadığımı biliyordum. Buna emindim. Hissetmediğim gibi hiçbir iz de yoktu. Bu ağrının nedeni belliydi. Hissettiğim o ölçüsüz korku, karnımda yeşeren tüm kelebeklerin katili olup beni bu acıya doğru iteklemişti. Kocaman bir karmaşanın içindeydim. Kafamın içinde milyonlarca senaryo türüyordu. Hiçbiri mutlu değildi. Hiçbirinde gülmüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teenager : yoonmin ✓
Hayran Kurgubenim için sadece bir öğretmen değilsin hyung, bunu sen de biliyorsun