xxxııı • 779 numaralı oda

21.7K 1.4K 4.1K
                                    

- - -

33| Ne istediğini bilmek istiyorum

"İçti mi?"

Jungkook Taehyung'la beraber masada tam karşımda kalan kısma oturduğunda bana bakarak konuşuyordu fakat sorusunun Arin'e veya Hoseok'a olduğunu yeterince net anlayabiliyordum.

"Bir şişe." dedi Hoseok işaret ve baş parmağını birbirine yaklaştırarak. "Sarhoş değil yani adını hatırlıyor."

"İyi bari."

Taehyung deli gibi gülüyordu. Onu görünce ben de güler gibi oldum ama fazla uzun sürmedi. Hemen ardından gözlerim yeniden içeri soğumasın diye kapatılan kapıdaydı. Yoongi ortalıkta yoktu hala ve bu içimi kemirip duran histen bir türlü kurtulamıyordum. Peşlerinden gitmeliydim. Kesinlikle o an, o dakika peşlerinden gitmeliydim.

"Az önce Jongin geldi." dedi Hoseok arkasına yaslanırken. Hemen yanımda oturuyordu. Yuvarlak masanın etrafına dizilmiştik ve ben Arin'le ikisinin arasındaydım. Muhtemelen kendilerince bir önlem almışlardı ama buna pek gerek olduğunu sanmıyordum çünkü yerimden kalkacak gibi hissetmiyordum. "Neredeydiniz?"

"Taehyung kusuyordu." dedi Jungkook ilgiyle masaya doğru eğildiğinde. "Onu lavaboya götürdüm. Neden gelmiş ki?"

"Jimin'i dansa kaldırmak istedi. Jimin de kabul etmeyince güldü, bir şeyler saçmalayıp gitti işte."

"Ne gibi şeyler?"

Daha fazla güldüm. Gülüşümün kahkahalara dönmesini engellemek için tek bir sebebim dahi yoktu. O yüzden engellemedim. Başımı arkaya atıp güldükten sonra onlara geri döndüm. Hoseok sıkıntılı bir ifadeyle beni izliyordu.

"Bay Kim'in aptal oyunlarından sıkıldığını ve bu işe bir son vereceğini söyledi." diye mırıldandı.

Jungkook bir an için durakladığında onun gözlerine bakıyordum. Kaşları hafif hafif havalandı. "Bu iyi bir şey değil mi?"

"Ben de öyle sanmıştım." Arin keyfisizce arkasına yaslanıp sandalyesinin üzerinden piste doğru baktığında ben de onu izliyordum. "Ama cümlesini kapatışı hiç hoş değildi."

"Elindeki her şeyden kurtulmak istediğini ve bunları müdüre vereceğini söyledi."

"Ne?"

"Ne?"

Taehyung Jungkook'la eş zamanlı konuştuğunda omuz silkmekle yetiniyordum. Artık kelimenin tam anlamıyla mutlu olamayacağımı çok iyi öğrenmiştim bu yüzden şaşırmıyordum bile. Aklımda dolanan tek düşünce vardı. Sadece bir tane. O da bugün Yoongi'ye şakayla karışık söylediğim kiralık katil mevzusuydu.

Çünkü beni giderek o raddeye taşıyorlardı.

"Bunlara şimdi üzülmeyelim." dedim boş vermiş gibi. Kalbimdeki ağrıyı hiçe sayıyordum. Karnımı kasan bir şeyler vardı. "Yeni yıla on beş - yirmi dakika var, dans edelim."

Yoongi'nin geleceği yoktu. Belki de yıllar sonra ilk defa yeni bir yıla ayrı yerlerde girecektik. Üstelik Kim Seokjin'e olan güvenim de sıfırdı. Sahiden sıfırdı. Şu an nerede olduklarını, ne durumda olduklarını düşünmek sadece bana zarar verirdi. Bunu çok iyi biliyordum.

"Jimin okuldaki herkesle dans ettin aşkım." Hoseok kolunu omzuma attı. "Bence biraz durmalısın. Ensenden pembe boya akıyor, nasıl terlediysen."

Yeniden omuz silkip sandalyemi gürültüyle geriye çektim ve ayaklanırken "Bana ne?" dedim. "Dans etmek istiyorum."

Yeniden masadan uzaklaşıp takılmamaya özen göstererek piste doğru yürüdüğümde, neredeyse herkesin ortada olduğunu görmem zor olmamıştı. Gece yarısına yaklaştıkça sanki şarkının ses seviyesi de artıyor gibi hissediyordum.

teenager : yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin