- - -
31| Parmaklarımı düşünmeye devam edebilirsin
"Ah, gerçekten anlamıyorum."
Min anne ellerini beline yaslamış bir o yana bir bu yana önümüzde yürürken tek yapabildiğimiz ikili koltukta yan yana ama aramızda biraz mesafe kalacak şekilde oturmak ve büyük bir sessizlik içinde onu dinlemekti.
"Daegu'daki saçmalık da neydi o halde?" dedi gözlerini kocaman yuvarlayarak bize doğru bağırdığında. "Aranızda ilişki olduğunu düşündüğümüzü söylediğimizde bize yalan söylediniz!"
Sahiden bağırıyordu.
"Yalan söylemedik-"
"Sus! Konuşma! Cezalısın!"
Ve bağırmaya aynen devam ediyordu.
Neden bu kadar azarlandığımızı çözemesem de bir şekilde eğer annelerimizden birisi kızıyorsa susup oturmayı öğrenmiştim. Min anne ve annem bir araya geldiklerinde her zaman korkunç bir ikili olurlardı bu yüzden Yoongi hyungun gençliğine kadar o kadar büyük yaramazlıklar yapamamıştık. Ne zaman ki Yoongi hyung üniversiteye geçmiş ben de ortaokula başlamıştım, işte o zaman tüm çocukluğumuzun acısını en iyi şekilde çıkartmaya başlamıştık. Bana yol gösteren hep o olmuştu.
Öğretmen olana kadar.
"Ne zamandır?" dedi bize dönerken. "Feci kırgınım şu an size. Benden- Bizden nasıl saklarsınız?"
Yutkunarak Yoongi hyunga döndüm ama Min anne buna izin vermeden hızla parmaklarını başıma bastırdı ve kafamı yeniden önüme döndürürken "Hayır!" dedi. "Kopya çekmek yok. Aynı anda yanıtlayacaksınız." Üç parmağını kaldırıp bir bana bir oğluna baktı. "Bir, iki ve üç!"
Yoongi "Üç hafta oldu." derken onunla aynı anda "Dört hafta oldu." dediğim için kaşlarım aynı anda çatılmış ve bu sefer engelleri hiçe sayarak hızla ona döndüğümde "Yok artık," demiştim. "İnanamıyorum hyung."
"Üç olmadı mı?" dedi kaşlarını kaldırarak ve hesap yapıyor gibi biraz bekledikten sonra sinirli gözlerime karşı gülümsedi ve başımızda beklemeye devam eden annesine dönerken "Yani üç hafta bitmiş." dedi. "Henüz dört dolmadı."
Min annenin yüz mimikleri biraz olsun gevşerken arkasını döndü ve koltukta oturmuş elindeki kitabı inceleyen eşine baktı. "Daegu'da yalan söylememişler." dedi bir dedektif edasıyla. "Ama nasıl oldu bu?" Yeniden bize döndü. Bay Min'in onu o kadar da taktığı yoktu. "Anlatın."
"Ama.." diyecek gibi oldum fakat gözlerindeki sinir, anne siniriydi. En korkutucu sinir türü yani. "Yani.. Evet. Anlatsana hyung."
"Beni öptüğünü mü?"
Aniden gözlerim kocaman olup boğazıma kaçan tükürükle öksürmeye başladığımda Yoongi telaşla omzuma vurdu birkaç kez ama vurmasa daha iyiydi. O elinden tutup bileğini kırabilirdim.
Bilerek yapıyordu. Kesinlikle bilerek yapıyordu. Bunun başka açıklaması olduğunu pek sanmıyordum.
"İlk Jimin mi öptü?" dedi Bay Min ve bu benim daha şiddetli öksürmeme ve Min annenin koşa koşa mutfaktan getirdiği suyu telaşla alıp içmeme neden oldu.
"Evet."
"Hayır!" Boğulma tehlikesiyle bağırdım ama bu biricik sevgilimin umrunda bile değildi. "Öpüşmedik hiç!"
Sakinleşmeye çalıştığım sırada gözüm babasının gözleriyle kesişti. Bana büyük bir ima ile bakıyordu. Panikle gözlerimi oradan çektiğimde bu sefer Yoongi'ye doğru eğilen Min anneyi gördüm. Oğlunun zaten yeterince açık olan yakasını parmağının ucuyla biraz daha aşağı indiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teenager : yoonmin ✓
Fanficbenim için sadece bir öğretmen değilsin hyung, bunu sen de biliyorsun