- - -
9| Seviyor musun onu?
Eve girer girmez çantamı duvarın dibine bıraktığımda kesinlikle alt -ki bu biz oluyorduk- ve üst -ki bu da kulakları ağır işiten Mina teyze oluyordu- komşuları umursamadan tüm gücümle "Yoongi hyung!" diye bağırmış, sanki hemen ardımdan eve giren o değilmiş de beni odasında bekliyormuş gibi ara holü büyük bir hızla geçmiştim.
Öyle yorgundum ki yatağa kavuşmak için kendimden kesinlikle beklemeyeceğim bir hızda koşmuştum. Ben henüz başımı yastığa koyup yüz üstü yayıldığımda Yoongi'nin vestiyere fırlattığı anahtarların ve hemen ardından kapattığı kapının sesi yeni gelmişti.
Gözlerimi kapatıp evin içinde ilerleyen adım seslerini dinledim. Bir haftadır derslerim öyle yoğundu ki doğru düzgün görüşememiştik. Çarşamba günü bize gelmişti ama onun da işleri olduğu için yemekten sonra çok kalamadan ayrılmıştı. Şimdi ise hafta sonuna gireceğimizin bilincinde çıkış için sözleşmiş zil çalar çalmaz arabaya koşmuştuk resmen. Normalde o çıkana kadar ben eve doğru yürümeye başlar, beni yoldan almasını beklerdim ama bugün etraftakileri zerre umursamadan ön yolcu kapısının dibinde yerimde zıplaya zıplaya onu beklemiş kilidi açar açmaz da kendimi içeri atmıştım.
Yoongi odaya girdiğini belli edecek şekilde birkaç tıkırtıya neden olduğunda gözlerimi kısıkça açıp onu süzmeyi amaçladım. Siyah kravatını bollaştırarak dolabına ilerliyordu. Bu haftanın ona da zor geçtiğini biliyordum. Meslektaşlarından biri hastaneye kaldırıldığı için onun derslerini de Yoongi'ye yıkmışlardı. Hiç boş vaktinin olduğunu görmediğime emindim.
"Ölüyorum hyung," dedim dilimle dişim arasında. Üstelik yüz üstü yattığım için başımın altındaki yastık ağzımı kapatıyordu. Beni anlaması neredeyse imkansızdı ama umursamadım. "Okuldan da tüm bu stresten de nefret ediyorum."
"Eğv eğv eeeğ ee evğ."
Beni taklit etmeye çalışarak garip sesler çıkartarak elindeki pijamalarla bana döndüğünde kıkırdamadan edemedim. Büyümüyordu. Karşımdaki bu adam kaç yaşına gelirse gelsin hep küçük kalıyordu. Ve bu tarif edilemeyecek kadar harika bir duyguydu.
Gömleğinin düğmeleri ile uğraşmaya başladığında gözlerimi tamamen açıp ona baktım. Bu fırsatı hiçbir zaman kaçırmazdım. Zaten her zaman, tüm dürüstlüğüm ile onun beyaz tenini çok sevdiğimi söylerdim. Artık bunu garip karşılamıyordu bile. Soyunuşunu izlemem onun için gayet doğal, sıradan bir olaydı.
"Çok yorgunum." dedim bu sefer beni duyması adına kafamı kaldırırken. Hafifçe ona döndüğümde çenemi yastığın üzerinde birleştirdiğim ellerime yaslamıştım. "Üstümden tır geçmiş gibi sanki."
Kısaca beni süzdü. Bakışlarında kararsız bir hava vardı ama bu çok uzun sürmedi. "İstersen masaj yapabilirim." dediğinde üzerine bir şey geçirmek yerine pantolon kemerini açmakla meşguldü. Böyle şeyleri çok önemsemezdi. Gerçi benim de önemsediğim söylenemezdi. Yaz boyu yanında sadece iç çamaşırımı giyerek gezinirdim. Küçükken bazen annemin beni Yoongi'ye verip şunu da yıkayıver, dediği anları hatırlıyordum. Bizim için tüm bunlar garipliğini yitirmiş sıradan birer olay oluvermişti.
Bu yüzden çıkarttığı pantolonu izlemek yerine parıldadıklarına emin olduğum gözlerimle ona bakıp "Cidden mi?" dedim. "Yapar mısın bana bu güzelliği?"
Başını hafifçe sallayıp şortuna uzandı. "Sınavda kopya çekenleri söylersen seve seve yaparım." dedi.
Gözlerimi devirdim. Onun bu karşılıklı çıkar içeren teklifleri asla eskimiyordu. Eğer sınıftakiler fizik öğretmenimize onları bir güzel ispiyonladığımı öğrenirlerse muhtemelen beni yaşatmazlardı ama bunu çok uzun zamandır yapıyordum maalesef.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teenager : yoonmin ✓
Fanficbenim için sadece bir öğretmen değilsin hyung, bunu sen de biliyorsun