- - -
20| Jimin ben sana aşık değilim
"Jimin lütfen ağlamayı keser misin artık?" Gözlerini yoldan çekip kısa bir an bana döndüğünde onu takmadan elimdeki kareye bakmaya devam edip, içim çıkarcasına ağlamaktan da vazgeçmedim. "Güzelim," diye fısıldadı. "Ağlama artık, oldu işte bir şeyler."
Öfkeyle ona dönüp kaşlarımı çattım ama hava karanlıktı, ben ağladığım için etrafı puslu görüyordum ve onun yüzünü aydınlatan dışarıdaki sokak lambalarından başka bir şey yoktu. O yüzden gözlerindeki ifadeyi göremedim.
"İşinden men edileceksin!" diye bağırdım var gücümle. "Hiçbir yer seni işe almayacak!" dedim. "Deli misin sen? Nasıl, oldu bir şeyler deyip rahatça yola devam ediyorsun? Benim yüzümden okuduğun okulun, o üstün başarının zerre değeri kalmayacak."
Kırmızı ışıkta durup dudaklarını yaladığında ona bakmaya devam ediyordum.
"Seni öpen bendim." dedi benim tam zıddım olarak sakince. "Okulda olmamızı umursamadan seni öptüm Jimin ve sen beni durdurmaya çalıştın. Bu durumda senin yüzünden değil benim yüzümden olur bu."
Söyledikleri içime daha büyük dert olurken boğazımdan garip bir ses yükseldi ve kendimi bacaklarımı kendime çekmiş, ön yolcu koltuğunda iki büklüm olmuş vaziyette ağlarken buldum.
"Jimin.." dedi ve o bunu der demez arkamızdaki araçtan geliyor olsa gerek, bir korna sesi arabayı hareket ettirmesine neden oldu. Derin derin nefesler alıyordum. Başımı kaldırmadan sarsılmaya devam ettim. Her şey iyiye gideceğine hep daha kötüye gidiyordu.
Ben artık neyi düşüneceğimi, neye üzüleceğimi şaşırmıştım.
"Bak," dedi kavşaktan döndüğünü tahmin ettiğim bir anda. Normalde en sevdiğim şeydi onun araba kullanışını izlemek ama şimdi başımı kaldıramıyordum bile. "Bu her kimse bizi şikayet etmeyecek." diye fısıldadı. "Jimin bana bak bebeğim."
Bebeğim.
Bunu ondan duymayalı o kadar uzun bir süre olmuştu ki üzerinden asırlar geçmiş gibi hissettim. Zayıf noktamdı resmen. Bu yüzden olsa gerek başımı kaldırıp çenemi kendime doğru çektiğim dizlerime yaslarken buldum. Mahallemize girdiğimizi de ancak bu şekilde fark ettim.
Bakışlarını yoldan kısa bir an çekip elimdeki polaroidi işaret ederek "Birisi bunu bıraktı," dedi. "Gördüğünü, kendisinde delil bulundurduğunu bilmemizi istedi. Eğer amacı koşa koşa müdüre gidip ispiyonlamak olsa bunu ardında bırakmazdı, tamam mı?"
Gözlerimi kırpıştırdım. "Cidden mi?"
"Elbette." diyerek kendinden emin bir şekilde başını salladı. "O her kimse bulup gereken konuşmayı yapacağım yeter ki artık ağlama."
Ağlamamı kesemiyordum ki.
Yine de minicik çıkan sesimle "Tamam," dedim. "Tamam ağlamayacağım."
Ve eve kadar sessizce ağlamaya devam ettim.
Yoongi buna engel olmadı. Zaten çok geçmeden apartmanın önüne gelmiş, arabayı düzgün bir şekilde park ederek arabadan ilk inen isim olmuştu. Ben yerimde toparlanırken o arka kapıyı açmış okul çantamı omzuna takıyordu.
Kapı sanki bin kilo olmuş gibi zorlandım açarken ve tamamen açtığımda onu karşımda buldum.
Ufacık bir tebessümle bana elini uzatıyordu.
Önce eline sonra sokak lambasının altında parlayan gözlerine baktım. Bugün yaşadığım hiçbir şey normal gelmiyordu. Hepsi uzun bir rüyanın parçası gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teenager : yoonmin ✓
Fanficbenim için sadece bir öğretmen değilsin hyung, bunu sen de biliyorsun