- - -
24| Kütüphane ile ilgili garip öyküler duyuyorum Jimin
"Of, en mantıklısı dağ evine davet etmek işte." dedi Hoseok beyni yanmış gibi garip tepkiler verirken. "Ayrıca neden bu kadar kastığımızı da anlayamıyorum. Herif o zamanlar Jimin ile birlikte değildi. Hatta direkt hoşlanıp hoşlanmadığını bile bilmiyordu."
Konumuz Kim Seokjin'den başka bir şey değildi elbette. Sabahtan beri kesintisiz geceyi ve Yoongi'nin susuşunu düşündüğüm için delirmek üzereydim ve arkadaşlarım da en az benim kadar delirecek seviyeye gelmişti.
Tamam, onları çok bunalttığımın farkındaydım ama aklımdan çıkmıyordu işte. Kanım kaynıyordu. Seokjin'i ne zaman Yoongi'ye ilerlerken veya onunla konuşurken görsem nevrim dönüyor okul duvarlarına vura vura ilerliyordum ve Yoongi de bunu pekala fark ediyordu. Etmemesi imkansızdı zaten.
"Bilmiyorum." dedim önümüzdeki masaya kollarımı yaslayıp başımı da onlara yaslarken. Öğle arasıydı ve okulun bahçesindeki masayı kapmayı başarmıştık. Taehyung, Jungkook ve Hoseok ile birlikte oturuyordum. Arin kendi kız arkadaşlarıyla takılmak istediği için gelmemişti. "Kabul etmeyebilir."
"İkna et o zaman oğlum." dedi Jungkook sert sayılabilecek bir tavırla. "Adam sevgilin değil mi?"
"Öyle ama.."
"Aması ne?" dedi Hoseok ona destek verdiğini belli eder gibi ve bu başımı yeniden kaldırmama neden oldu. "Bay Min'in içi gidiyor sana. Cehenneme gidelim desen kabul eder."
"Sevgili olarak kabul etmiş zaten." dedi Taehyung. En yakın arkadaşımı bazen hiç anlayamıyordum. Bir gün din düşmanı olurken öteki gün dinine aşırı bağlı biri gibi yorumlar yapardı. Bu yüzden onun söylediklerini dinlemek yerine bir Jungkook'a bir Hoseok'a baktım.
"Ama siz rahat edemezsiniz." dedim kararsız bir tınıda. "Yani hafta sonunuzu cidden sinirlerinizi bozan bir fizik öğretmeni ile geçirmek mi istiyorsunuz?"
"Yani.." dedi Taehyung dudaklarını büzerek. "Yoongi hyung kafa dengi aslında. Size geldiğimizde birkaç el oyun atmıştık. Okul dışında çok da öğretmen gibi değil."
"Ben tanımadığım için çok yorum yapamıyorum. Derslerinde ayakta uyuyorum." dedi Jungkook dürüstçe. "Ama genç yani. Kafa dengidir. Ayrıca senin sevgilin. Gelmesinde bir sakınca görmüyorum."
Hoseok başını hızla sallarken "Benlik bir şey yok." dedi. "Ortada kıskançlık planları olmadığı müddetçe bir şey demem. Yoksa orada beni öldürüp ormana gömer öyle döner Seul'e."
"Kıskançlık bir şey kalmadı." dedim ona ithafen ve dudaklarımı büküp düşünmek için kendime zaman tanıdım.
Eğer sahiden Hoseok'un anlattığı gibi bir yere gideceksek yanımda Yoongi'nin olmasını her şeyden çok isterdim. Ayrıca daha dün sevgili olmuştuk. İlk hafta sonumuzu ondan uzak geçirmek pek de keyifli olmazdı. Aklım sürekli onda kalırdı. Üstelik ortada hala sevgili olduğumuzu bilmediği için büyük bir tehlike oluşturan Seokjin vardı. Aç kurt gibi an kolluyordu.
Nefesimi tutup gözümün önünde canlanan anlardan kurtulmaya çalıştım. "Tamam ya," diyordum bu sırada. "Ben ikna ederim onu. Gelsin."
"Yalnız geliyorsa bunun bir bedeli olmalı." dedi Jungkook ve bana baktı. "Mümkünse oppanı ikna et içkileri de o alsın. Aramızda maaşı olan bir o var."
Yüzümü buruşturdum. "Bir daha içki içmeme asla izin vermez."
"Hayatım zaten senin içip içmemen umrumuzda değil." dedi Hoseok kıkırdayarak. "Biz kendimiz için istiyoruz. Hadi, yaparsın sen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teenager : yoonmin ✓
Hayran Kurgubenim için sadece bir öğretmen değilsin hyung, bunu sen de biliyorsun