Azrail

0 0 0
                                    

Evet kesin malım. Malım abi başka açıklaması olamaz bunun ya! Elimdeki kafada bulduğum etiketle İstanbul'da yapıldığını anladım. Resmen içerideki kişi beni ürkütmek için bunu yapmıştı ve ben de buna mal gibi inanmıştım! Ama iki saniye. Sonuçta inandım mı inandım değil mi yani?

"Hoş geldin Bade!" duyduğum sesle dişlerimi sıktım. En son Çiğdem onu öldürmüştü. Ve o şu an tam arkamda bana bakıyordu ki sırıttığına eminim.

"Ne yapmaya çalışıyorsun Caner?"

"Senin aran onlarla bozuldu değil mi? Ceren de Duru da Melek de seninle artık konuşmaz. Yani konuşamaz. Çünkü burada öleceksin!" dedi ve etrafım silahlılarla sarıldı.

"Kim ölecek görmek ister misin Caner?" dedim tek kaşımı kaldırarak. O da sosyopat gibi sırıttı ve bir el hareketi yaptı.

Etrafımdaki insanlar hareket etmeye başladığında en yakınıma döndüm ve kafa attım. Bende acımadığı için sıkıntı yok. Kafa attığımı yakasından tuttum ve bana silah doğrultmuş olanlara doğru fırlattım. Biri boğazımdan tutunca bir büyüyle hepsini farklı yerlere uçurdum. Aniden tekrar yaptığım büyüyle Caner'in arkasına geçtim ve onu tutarak arabaya götürdüm.

Caner'in ellerini bağladım ve boş bir çuvalmış gibi arabamın arkasına attım. Öne bindim ve arabayı hızla sürmeye başladım. Bir yandan da Yiğit'i arıyordum.

"Neredesin Yiğit?"

"Yer altı krallığındayım. Bir şey mi oldu?"

"Beni bekle geliyorum!" dedim ve telefonu kapattım. Yolun ortasında kahkaha atmasıyla başımı ona çevirdim.

"Mal mı sen?"

"Müzik aç müzik!" dedi ve mal gibi sırıttı. Ben de sıkıldığım için açtım ve Şehinşah imza dinlemeye başladık.

"Durmadan dolanamam ki
Durmadan dolanamam ki
Durmadan
Durmadan dolanamam ki!"

"Bu ne bari kaçarsa vur aç be!" ona döndüm ve biraz daha konuşursa öleceğini bildiren bakışımı atıp Legal açtım.

"Eskiden köşedeyken araba çalarken
Eskiden rutubetten nefessiz kalırken
Eskiden para yokken market soyarken
Şimdi çantam dolu Ana
Sözleşmeler tamam
Artık işler legal
Artık işler legal
Artık işler legal
Artık işler legal" vardığımızı görünce ani bir frenle arabayı durdurdum.

"Yiğit!" sesim yankı yapmıştı. Starbucks 'ın önünde park etmiştim ve kafedekiler dahil herkes suspus olmuş Yiğit'in bana doğru gelmesini beklemişti.

"Bade neyin var?" arabanın arka koltuğunu açtım ve Caner'in ensesinden tutarak arabadan dışarı fırlattım. Yere düştüğünde kahkaha atıyordu. Nefes nefese konuştum.

"Artık insan güçlerine güvenemiyorum. Burada yeraltı dünyasında kalsın! Lazer parmaklıkların arkasında onu görene kadar gitmiyorum!" dedim ve kafeye doğru yöneldim.

"Buyurun ne alırsınız?"

"White Chocolatte Mocha alabilir miyim lütfen?" kadın başını salladı. İçeceğimi aldım ve parasını verip Yiğit'in yanına gittim.

"Ne yaparsan yap ama o kaçmasın!" dedim ve arabama bindim. Yeraltından çıktım ve evime ilerledim.

Eve geldiğimde ilk yaptığım şey kum torbamı bulmak oldu. Onu spor yaptığım odaya aldım. Gri yarım t-şhirt'ümü giydim ve siyah taytımı elime aldım. Giymesi zor olacaktı. Ama umursamadan altımı çıkardım ve giyindim. Pantolonumu ve onunla aynı renk siyah üstümü aldım. Makinenin yanına attım ve derin bir nefes aldım.

Makinemi açtım ve etraftaki kirli ve renkli eşyalarımı makineye attım. Yani beyaz yoktu da neyse. Makineyi çalıştırdım ve üstüne bıraktığım eskilikten toz yuvasına dönmüş tokamı aldım. Bileğimdeki tokayla önce sıkı bir atkuyruğu yaptım. Ardından saçımı ördüm ve odaya ilerledim.

Kum torbasının olduğu odaya girdim. Torbanın önüne geçtim ve pozisyon aldım. Tam vuruyordum ki kapı çaldı. Derin bir nefes verdim ve öksürmeye başladım. Oda o kadar tozluydu ki nefesim daralmıştı. Bu arada evde ayakkabıyla gezerim. Çünkü zenginim.

Kapıya ilerledim ve delikten gelene baktım. Eren dağılmış bir şekilde kapıda duruyordu. Üstündeki her şey yırtılmıştı. Saçları darmadağın olmuştu ve her yerinde kan vardı.

"Eren ne oldu sana?" kapıyı açtığım an konuştuğumda bana sarıldı ve ağlamaya başladı.

"Teşekkür ederim... Bana iyi misin değil de ne oldu diye sorduğun için teşekkür ederim!" dedi titrek sesiyle.

"Gel içeri geç otur konuşalım." dedim ve boynuna ne zaman doladığımı fark etmediğim elimi çözdüm. O da belimden kollarını çözdü. İçeri geçti ve oturu. Yüzünde gördüğüm çiziklerle acımak istedim ama şeytan kaplı taş kalbim bana resmen oyun oynadı ve mutlu oldum.

" Ben sana buz ve kahve getiriyorum." dedim ve mutfağa girdim. Elimde bir kahve ve buzla geri dönüğümde Eren üstünü çıkarmıştı ve T-şhirt'ünü yanına bırakmıştı. Vücudunda gördüğüm yaralar bende neden böyle pozitif bir etki yaratıyor bilmiyorum ama gülümsedim. Üstümdeki pozitiflik ona da bulaşmış olacak ki o da gülümseyerek kahveyi elimden aldı.

"Şimdi neler olduğunu anlatır mısın?" dedim ve buzu da ona uzattım. Ama iki saniye bile düzgün bir şey yapamayınca elinden aldım ve ona pansumanı yaparken dikkat kesildim.

"Babamın adamları seni arıyorlardı. Sonra asıl aradıkları kişinin sen değil Ceren olduğuna inanmaya başladılar. Beni bulup darp ettiler. Ben de Ceren benimle konuşmadığı için ve ondan sonra güvenebileceğim ilk kişi sen olduğun için buraya geldim." dedi ve bana minnet dolu bir bakış attı.

" İstersen burada kal. Sana Yiğit ve Atlas'ın bendeki kıyafetlerinden veririm. "dedim ve pansuman aletlerimi düzenleyip kutularıyla koltuğun altına ittim. Sonra da ona geliyorum dercesine bakarak kıyafet seçtim.

" Duş almak istersen geçebilirsin. "dedim ve sevencen bir şekilde gülümsedim.

" Aslında iyi olabilir. Teşekkürler. Bu arada lavabo nerede? "dediğinde lavaboyu tarif ettim.

" Kolidorun 2n sonunda sağdaki kapı. Ben de karşı odada olucam. Temizlik yapmam lazım. "dedim ve yanından kalktım. Odaya girdim ve yerdeki bezi aldım.

10 dakika sonra

Odayı temizleme işim bitmişti ve Eren de beş dakika önce banyoya girmişti. Su sesleri gelmeye başlamamıştı. Bir hıçkırık sesi duyunca laptopumu bıraktım ve etrafa bakındım. Yanlış duyduğum hissine kapılmaya başlamışken birden bir acı bir çığlık ve demir bir şeyin yere düşme sesi.

"Eren sen iyi misin?" bağırarak banyonun kapısına ilerledim.

"Üzerinde ne var Eren?"

"Kıyafetlerimi çıkarmadım." mırıltı gibi kekeleyerek boğuk ve puslu konuşmuştu. Şeytan olarak Azrail'i görebiliyordum. Etrafa bakındım. Gelmemişti.

İçeri girdiğimde daha da şok oldum. Eren elinde jilet, her yerinde morluklar ve pantolonundaki kanla yerde oturuyordu.

Yanında da eski en iyi arkadaşım AZRAİL.

GRİ GÖZLÜM (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin