1.2

102 10 3
                                    

"Gel, daha Remus'u almaya gideceğiz. Ama senin çocuklarla ve bir bebekle arkada sıkışman gerekecek."

"Ne bebeği?"

"Remus'un Andromeda'nın kızından bi çocuğu oldu ama Tonks savaşta öldü."

"Remus iki çocuğa tek başına bakmakta zorlanmıyor mu? Aslında siz şu an kızla arkadaşsınızdır. Şu siyah saçlı kız mı?"

"Neyden bahsediyorsun?"

"Bilmiyor musun Mia?"

"Nolur anlat."

Regulus gülerek otoparkın kolonlarından birine yaslandı.

"Biz Hogwarts'dayken galiba onların son yılıydı hatta. Herneyse Remus bi kızla takılıyordu sonrasında kız hamile kaldı ve Hannah doğum sırasında öldü, ondan sonrasını biliyorsundur. Sirius ve Remus çıktılar bla bla bla."

"Ne?! Babam ve Remus çıktılar mı?"

"Seni gerçekten hiçbir şeyden haberdar etmemişler. Sirius ve Remus çıkarken bi anda Bella seni herkesten gizlerken Sirius öğrendi falan. Sonra işte savaş falan derken ayrıldılar. Taylor nerede peki?"

"Ben... Bilmiyorum. İlk defa duydum."

"Neyse Remus'a sorarız. Şu esmer kız kim peki? Turunculu kesin bi Weasley, sarılı kesin Malfoy, ama esmer olan kim?"

"O Pansy Parkinson."

"Vay be safkanlar takımı gibi."

"Çok alakasız olacak ama seni herkes ölü sanıyor o yüzden tüm Black mirası bana kaldı. En yakın zamanda ikiye bölüp yarımını sana vereceğim."

"Bana kendi kasanın ikinci anahtarını ver gerekirse alırım, sonuçta amcanım."

"Kes şunu."

Hermione gülerek çocuğun kolunun altına girdi.

"Niye sarılı kötü kötü bakıyor? Sevgilin mi?"

"Yo sevgili değiliz, şeyden dolayı." Hermione eline kafasına götürüp nasıl söyleyeceğini düşündü.

"Hayır! Yattınız değil mi?"

"Amcamsın, o yüzden buna cevap vermeyeceğim."

"Sen benim minik yeğenimsin. Senin öyle şeyler yaptığını bilmek istemiyorum. O yüzden arabaya!"

"Remus'u alana kadar sen öne otur."

"Birisi çoktan öne geçmiş bile."

Hermione arabanın içine baktığında Pansy'nin ön koltuğa geçtiğini görüp güldü.

"Tamam, sen bizimkilerle otur. Emin ol iyi anlaşacaksınız."

Hermione ve Regulus arabanın yanına giderken Hermione arabanın kilidini açtığında, kimse fırlamasın diye daha hızlı bi şekilde yürüdü.

İkisi de arabaya oturduklarında Pansy arkasına dönüp

"Selam, ben Pansy Parkinson -ama yakında Weasley soyadını almayı düşünüyorum- tanıştığıma memnun oldum."

walls could talk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin