28: İngiltere'yi Kurtarmak

116 7 0
                                    

25

5 Ay Sonra

Parlak kahverengi saçlarını hafifçe taradıktan sonra tekrar yatağa yöneldi genç kadın. Yorgun bir tebessümle parmak uçlarını dedektifin kemikli yüzü üzerinde gezdirdi sonra. Adam gözlerini kırpıştırarak açınca onu uyandırdığını düşünerek biraz pişmanlık duydu Alex.
"Üzgünüm, seni uyandırdım..."
"Uyumuyordum zaten..."
Genç kadın koyu kahverengi gözlerini karşısındaki bir çift maviye dikti.
"Bazen eskiyi özlediğini biliyorum Sherlock... Hayatında benim olmadığım zamanları... Ve Leo'nun..."
"Alex... O kadar yanılıyorsun ki... Seni düşündüğünden daha çok seviyorum... Ve Leo'yu... Siz hayatımda değilken belki daha heyecanlı günler geçiriyordum... Ama kimin umrunda ki? Ben bu hayatı sevdim... Hâlâ Scotland Yard yardımıma ihtiyaç duyuyor ve hâlâ Mycroft bazı olaylar için bana geliyor."
Kısa bir nefes arasından sonra tekrar konuştu.
"Pek de değişmiş değil yani hayatım..."
Son kelimede biraz imalı olmaya çalışmıştı  Sherlock. Ve elini yumuşak hareketlerle Alex'in saçları üzerinde gezdirmeye başladı.

 Ve elini yumuşak hareketlerle Alex'in saçları üzerinde gezdirmeye başladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sonra devam etti konuşmaya.
"O gün bana o soruyu sorduğun için teşekkür ederim..."
Genç kadın güldü.
"Bayan May'in etli turtaları..."
Adam yüzündeki tebessüm genişlerken dudaklarını araladı tekrar.
"Onlarca normal insan arasından beni sevdiğiniz için teşekkür ederim Bayan Wilde..."
"Seni seviyorum dedektif..."
"Ah, Tanrım!.. Bunları senden duyabilmek... Birkaç yıl içinde her şey ne kadar da değişti..." dedi Sherlock biraz önce söylediği "Pek de değişmiş değil hayatım..." cümlesini imalı bir şekilde hatırlatırken. Gülüştüler sonra.

*

Zil sesiyle beraber aceleyle kapıya yöneldi genç kadın. Eskisinden daha az küstah kızılla karşılaşınca tebessüm etti.
"Ah, Mycroft!.. Demek artık kapıyı çalıyorsun!.."
Adam kaşlarını havaya kaldırarak konuştu.
"Alex!.."
Kadın gülerek cevap verdi.
"Şakaydı... Hadi içeri gel!.."
Merdivenleri çıktılar ve içeri girdiler.
"Şimdi banyoya girecektim, sevgili kardeşinle biraz baş başa kalacaksın ne yazık ki!.." dedi Alex koltukta kitabının sayfalarını karıştıran Sherlock'a alaycı bir tebessümle gülümserken. Sonra banyoya doğru ilerledi.
"Sevgili küçük kardeşim..." dedi kızıl saçlı adam kanepeye otururken. Kafasını salladı dedektif selamlar gibi.
"Mycroft..."
"Anlat bakalım!.. Baba olmak nasıl gidiyor?"
Sherlock esnedi.
"İngiltere'yi kurtarmak ile hemen hemen aynı..."
Tek kaşını havaya kaldırdı kızıl.
"Yorucu?"
"Hayır. Eğlenceli..."
"Ah, Sherlock... Birkaç yıl önce bana küçük kardeşimin aşık olacağını üstelik sevdiği kadınla birlikte yaşamaya başlayıp bir de çocuk yapacağını söyleseler buna asla inanmazdım..."
Sözleri yere düşen sert kapaklı bir kitabın sesiyle bölündüğünde adam şaşkınlığını gizleyemedi.
"Sherlock?"
Kanepede otururken iki eliyle tutarak yere dayadığı şemsiyeyi bir kenara bıraktı ve kardeşine doğru yürüdü Mycroft.
"Sherlock?"
Küçük kardeşinin uyuduğundan emin olunca onun için biraz üzüldüğünü fark etti. Dedektifin üzerini hemen oradaki ince bir örtüyle örttükten sonra gitmek için kapıya yönelmişti ki içeriden gelen bir ağlama sesi dikkatini dağıttı. Alex hâlâ banyodaydı bu yüzden pek de istemeyerek ve emin olmayan adımlarla sese doğru yöneldi kızıl saçlı adam. Beşiğe doğru ilerledi ve huysuzlanan sarışın çocuk üzerinde gezdirdi gözlerini.
"Ah, ufaklık... Ne kadar da küçük kardeşime benziyorsun... Onun da küçükken en ufak bir ilgi için yapmayacağı şey yoktu..." dedi ve usulca parmağını küçük çocuğun minik eline doğru uzattı. Leo adamın parmağını kavrayınca biraz olsun huysuzlanmayı bıraktı. İstemeden gülümsedi Mycroft.
"Seni yaramaz!.. Şimdi söyle bakalım: Mycroft.
Çok kolay... My-croft..."
Çocuğa biraz daha yaklaştı. Pek de emin olamayarak ellerini ufaklığın üzerine yerleştirdi ve onu olduğu yerden kaldırdı. Bir zamanlar şüpheyle yaklaştığı ve kendisine karşı daima küstah davranan kadının ve sevgili küçük kardeşinin oğlunu kolları arasında tuttuğuna çok da inanamayarak fısıldadı.
"Mycroft..."

*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*

Kadın ıslak saçlarını savurarak banyodan çıktığında dedektifin gülmemeye çalışarak kapının hemen önünde kendini beklediğini fark etti.
"Sherlock?"
Adam fısıldadı.
"Sessiz ol..."
Sonra Alex'i kolundan tuttuğu gibi odalarının önüne doğru çekiştirdi. Mycroft ve Leo'yu görene kadar genç kadın pek anlam verememişti adamın bu hâline. Sonra o da dedektif gibi gülmemeye çalışarak ikisini izlemeye başladı.
"Ne kadar da küçük ellerin var..." demişti kızıl saçlı adam elleriyle yüzüne dokunmaya çalışan çocuğa. İzlendiğinin farkında olmadan sakinleşen Leo'yu tekrar beşiğine yerleştirdi. Tam arkasını dönmüştü ki bir çift açık mavi ve koyu kahverenginin gülerek kendisini izlediğini fark etti Mycroft.
"Ne?"
Dedektif gülmemeye çalışarak fakat pek başaramadan cevap verdi.
"Hiçbir şey..."
"Ah, sanki ben bebeklerle iyi anlaşamam!.."
Alex ufak bir tebessümle karşısındaki kızıla fark ettirmemeye çalışarak Sherlock'u daha fazla gülmemesi için dürttü.
"Tabii ki anlaşabilirsin Mycroft!.. Genelde pek insan sevmeyen biri olduğun için şaşırdık sadece..." dedi sonra genç kadın yüzündeki gülümsemeyi hâlâ korurken. Adam gözlerini devirdi. Alex ve Sherlock'un kendisini böyle görmesine biraz bozulmuştu.
"Her neyse... Ben gidiyorum... Size iyi akşamlar dilerim!.."
Tam kapıya doğru yönelmişti ki mavi gözlerin sahibine dönerek alaycı bir şekilde devam etti.
"Sana da İngiltere'yi kurtarmadan önce uykunu almanı tavsiye ederim küçük kardeşim!.."
Mycroft şemsiyesiyle birlikte gözden kaybolurken genç kadın onun "İngiltere'yi kurtarmak"la ne demek istediğini pek anlayamadığından dedektife sorgular bir bakış attı. Sherlock kahkahalarının arasında cevap verdi.
"Sonra anlatırım Alex..."

*

Daha Az Sosyopat HolmesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin